ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Medeniyetin Koynu mu?/ Nimet Çetiner

12.02.2019
3.053
A+
A-
Medeniyetin Koynu mu?/ Nimet Çetiner

Londra’ya geleli beş yıl olmuştu. Ela ve eşi anlaşamadıkları için ayrı yaşıyorlardı. Ela, iki çocuğu ile birlikte iki odalı bir apartman dairesinde yaşıyordu. Kendisi İngilizceyi  öğrenebilmek için bir kolejde öğrenim görürken büyük kızı ortaokula, küçükse ilkokula gidiyordu. Evden ayrılan eşi henüz kendine kalacak bir yer bulamamış olduğu için sokaklarda yaşıyordu. Mevsim kış, hava çok soğuktu.

Ela, o gün her zamanki gibi kolejden çıkıp çocuklarını da okuldan aldı. Eve geldiklerinde hava kararmaya başlamıştı. Akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa geçti. Dışarıda kar yağıyordu. Yağan kar tutmuş, kararan  hava ayaza dönmüştü. Çocuklar salonda televizyon seyrediyorlardı. Ela yemek hazırlarken telefonu çaldı. Arayan ayrı yaşadığı eşi Hakan’dı. İsteksiz ve bıkkın bir vaziyette çalan telefona cevap verdi. Soğuktan olsa gerek Hakan’ın sesi titriyordu. Ela, “Sana nasıl yardımcı olabilirim Hakan?” dedi. Hakan “Ela, hava çok soğuk ve ben bu gece kalacak bir yer bulamadım! Lütfen, izin verirsen sana gelip bu geceyi evin salonunda, bir koltuğun üstünde geçireyim. Söz, seni rahatsız etmeyeceğim.” diye yalvarır bir sesle soruyordu.

Hakan’ın geçmişte yaptığı hatalara bakılsa Ela’nın onunla hiç görüşüp konuşmaması gerekirdi. Ne var ki  Ela’nın içi el vermiyordu bu baş belası adamı bu soğuk havada sokakta bırakmaya. Soğuk bir sesle “Tamam, ama yemekten önce gel, karnını doyur. Salonda kal ve sabah gözüme görünme, çıkıp git erkenden!” dedi. Hakan’ın sesi sevinçli geliyordu Ela’ya teşekkür ederken. Telefonu kapatan Ela sıkıntılı bir şekilde sofrayı hazırladı. Çok geçmeden kapı zili çaldı. Gelen Hakan’dı. Soğuktan yada mahcubiyetten kızarmış yüzü ile duruyordu Ela’nınkarşısında. Babalarının geldiğini gören çocuklar sevinmişlerdi. Ela, Hakan’a dönüp “Üstün başın dökülüyor; yemekten önce gir, bir sıcak banyo yap, sonra yemeğini yersin.” dedi. Ayakkabılarını, montunu çıkaran Hakan itirazsız banyoya girdi. Sıcak bir duş alıp temiz elbiselerini giymiş vaziyette sofraya oturdu. Çocuklarla  neşeli bir şekilde akşam yemeklerini yediler ve çocuklar odalarına gitti. Ela da sofrayı toplayıp bulaşıkları yıkadı. Hakan’a bir battaniye verdi. Kitaplarını alıp odasına çekilen Ela, camdan dışarı baktı huzursuzca. Hakan’ın varlığı onu huzursuz ediyordu. Dışarıda, karanlıkta, rüzgârın savurduğu kar taneleri cama çarpıp eriyor ve su damlacıklarına dönüşerek peşlerinde ince izler bırakarak yuvarlanıyorlardı camdan aşağı.

Sokaklarda dolaşmaktan yorgun düşmüş olan Hakan kıvrılıp yattığı köşede çoktan uykuya dalmış, inceden horluyordu. Kızlar da derslerini bitirip yatmış, uyuyorlardı. Ela odasında uzanmış kitap okuyordu. Kaloriferden gelen sıcaklık evi ısıtmıştı.  Ela da günün yorgunluğuna yenik düşüp uykuya daldı. Dışarıda esen rüzgârın sesi ninni gibi geliyordu.

Ani bir gürültüyle yataklarından fırladılar. Çocuklar korkudan titreyerek ağlıyorlardı. Ela gürültünün kapıdan geldiğini anladı. Daire kapısının önünde birileri kapıyısürekli gürültüyle tekmeliyordu. Ela kapıya yaklaşıp gözetleme deliğinden dışarı baktı. Kapının önü bayağı kalabalıktı, beş altı polis ve bir sivil kadındı kapılarını tekmeleyenler. Ela ne olduğunu anlayamamakla beraber kapıyı açtı. Kapıyı açması ile dışarıda bulunan kadının elindeki kimlik kartını Ela’nın burnuna dayaması bir oldu ve kaba bir İngilizceyle “Biz içişleri bakanlığından geliyoruz, evinizi arayacağız, pasaportlarınızı gösterin!” diye emretti. Kadının arkasındaki polisler saygısızca eve daldılar. Çocuklar, korkudan büyümüş yaşlı gözlerle olan biteni izliyorlardı. Saat sabahın 5.30’uydu, dışarısı dahakaranlıktı. Korku ve şaşkınlıktan titreyen sesiyle Ela, polislere sordu: ”Siz kimi arıyorsunuz?” Kadın, Ela’nın  Afrikalı olduğunu tahmin ettiği bir isim söyledi. Ela rahatlamıştı, aranılan kendileri değildi çünkü. Biraz da kızgın bir sesle kadına ve polislere çıkıştı. “Biz Afrikalıya benziyor muyuz? Kapıyı çalmak yerine neden tekmeliyorsunuz? Çocuklarımı korkutmaya ne hakkınız var? Yaka numaralarınızı verin çabuk lütfen? Polisler ve kadın Ela’nın peş peşe gelen soruları karşısında bocaladılar ve özür dileyerek alelacele evden dışarı çıktılar. Evden çıkarken bir yandan dayaka numaralarını saklıyorlardı. Koşar adım merdivenlerden indiler. Ela binanın girişini gören mutfak penceresinden dışarıya baktı. Dışarıya koşar adım çıkan polisler ve kadın daha önce park etmiş oldukları iki polis minibüsüne binip kaçarcasına gittiler.  

Olayın şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışan çocuklar ve Ela salona girdiler. Hakan salonda yoktu!“Allah Allah, bu adam da nereye gitti acep?” dedi Ela. Hakan, çocukların gardırobuna saklanmıştı; ne zaman, ne ara bilemedi Ela. Kahvaltılarını yapıp olayın şaşkınlığı hâlen üzerlerinde okullarına gitmek için Hakan’la birlikte çıktılar evden.

“Hey gidi Londra hey!..” deyip kederle gülümsedi Ela yolda yürürken.Kendi ülkesinde gördüğü zulümden kaçmışken huzur bulmaya, huzur içinde yaşamaya geldiği Londra’da bu da olmuştu. Eh, artık daha ne olsundu ki? Gülsün mü, ağlasın mı bilemedi.  O bunları düşünüp yürürken, yaralı göçmen yüreği hâlâ yaşadığı olayın verdiği endişe ile bir kuş gibi çırpınıyordu göğüs kafesinde. İhtiyacı olan huzuru nerede bulacaktı?

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.