Uçti!.. Uçti!.. Koç Uçti / Fevzi Durmuş
-Delikanlı, koçuna güveniyorsun ama ben de gelinime güveniyorum. İstersen ip tutmuş ol, bahşişini al, herkes yoluna devam etsin.
Köylerden şehirlere akının henüz başlamadığı 1950’li yıllarda Artvin yöresi köylüsü ekmeğini toprağından çıkarmak için tarım ve hayvancılık yapar, kıt kanaat geçinmesine rağmen mutlu yaşamasını bilirdi. Yollar ve vasıtalar yok denecek kadar azdı. Ancak ilçeler, şose yollarla birbirine bağlanmıştı. Bu yolların fatihi de canlı hayvan veya tomruk taşıyan kamyonlardı. Yol üzerindeki köyler ulaşım yönünden şanslıydı. Diğer köylerin ise patika yollarında; kızak, kağnı, at ve eşek ile ulaşım veya nakliye işleri yapılırdı. Bir köyden gelin getirilmesi bile atlı ve yaya kişilerin topluca bu yolları kat etmesiyle gerçekleşirdi.
Gençlerin bir yuva kurmaları süresince gelenek ve göreneklere uygun olarak hareket edilir, bilhassa düğünlerin eğlenceli ve neşe içinde geçmesine gayret gösterilirdi. Düğünü damat adına yöneten kişiye “Sağdıç”,geline yardımcı olan hanıma “Kız Yengesi”,damada yardımcı olan hanıma “Oğlan Yengesi” ve gelini getirmeye giden kişilere de “Makar” adı verilirdi. Gelin sarımtırak renkteki “Vala” denen bir örtü içerinde süslü bir ata bindirilir, yanında kardeşleri, önünde kırmızı çarlı/kırmızıçarçaflı oğlan Yengesi ve arkasında pembe çarlı Kız Yengesi olmak üzere herkes yerlerini alır, atlılar, yayalar davul zurna eşliğinde birlikte damadın köyüne doğru hareket ederdi. Yerleşim yerlerinden geçerlerken çocuklar tarafından yola ip germe veya cerek tutma şeklinde gelinin atının önü kesilir, sağdıç çocuklara 5-10 kuruş bahşiş vererek neşe içinde yollarına devam ederlerdi. Damadın köyünü yaklaşılınca atlı bir kısım gençler makarın önünde toplanır, makarın yaklaştığını damada müjdelemek için sağdıcın komutu ile yarışa başlarlardı. Damadın evine ilk ulaşan atların göğüslerine renkli havlular bağlanırdı. Yarışın birincisi, ikincisi ve üçüncüsünü simgeleyen bu ödüllere “Papak”,yarışanlara da “Papakçı” denir ve bir gurur ve bir onur vesilesi olurdu.
Anlatacağım olay, işte böyle bir düğün alayının/makarın, Ardanuç-Yolağzı Köyü Yaylası yanından geçerken meydana gelir. Adı geçen köyün çocukları, sığırlarını, koyunlarını ve toklularını Uzunçayır Otlağına yaymış otlatmaktadırlar. Bir zaman sonra Curuspil Ormanı tarafından davul zurna sesini duyarlar. Aralarında konuşarak gelin getirmekte olan bir makarın kendilerine doğru geldiğini saptarlar ve köylerinde Çatalyol’da gelinin atının önünü kestikleri gibi burada da kesmeye karar verirler.Bir kısmı hayvanlara nezaret ederken bir kısmı da bir çayırın çitinden/çeperinden bir sırığı/cereği alarak yola uzatırlar.Ancak arkadaşları Casım Yenigün onlara katılmaz ve köyün en iri koçu ile bir kısım tokluları yolun kenarına getirir ve orada otlatmaya başlar.Davul zurna sesi iyice belirginleşir ve orman yolundan gelmekte olan makar görülür.Gelinin atı cereğe yaklaştığı an çocuklar yerlerinden fırlayarak cerek ile yolu kapatırlar.Yanlarına sağdıç gelerek çocukların bahşişini verir ve yola koyulurlar.Biraz ileride sırtın kesiğinde ise Casım hayvanlarını otlatmaya devam etmektedir.Gelinin atı kesikten tam geçerken iri koçu tuttuğu gibi atın önüne getirir,gelinle birlikte yengeler de atlarını durdurur ve makar çevrelerinde bir halka oluşturur.Davul-zurna çember dışında yüksekçe bir yerde seslenmeye devam ederken Sağdıç Casım’ın yanına gelir:
-Delikanlı, koçuna güveniyorsun ama ben de gelinime güveniyorum. İstersen ip tutmuş ol, bahşişini al, herkes yoluna devam etsin, der. Casım yemeyip yedirdiği, bazen de sırtına bindiği tavlı hayli iri koçunu bu Cılız Gelinin yerinden bile oynatamayacağına emindir. İş ciddileşince araya diğer deneyimli çobanlar da girer ve geleneği pekiştirirler. Varılan anlaşmaya uyarınca koç, gelinin sağ tarafında tutulacak ve gelin at üzerinde oturup koçu sırtından kavratıp kaldıracaktı. Eğer:
1-Gelin sağ eli ile koçu yerinden oynatamazsa Sağdıç, Casım’a yol kesenlere verilen bahşişin iki katını verecek,
2-Koçun dört ayağını yerden ayırırsa herkes kendi yoluna gidecek,
3-Gelin koçun sırtını kendi beli hizasına kadar kaldırırsa koç gelinin malı olacaktı.
Makarın şahitliği ile anlaşmaya varılınca Casım koçu gelinin sağ tarafına getirir. Gelinin kardeşi eğerin kaymaması için daha sıkı bağlar ve sol tarafından eğeri iki eli ile tutar. Gelin ise üzengiyi sol eline alır ve eğerin ön aynasını kavrar ve” kaldır”komutu ile koçu sırtından sağ eli tuttuğu gibi beli hizasına kaldırır. Makardan büyük bir alkış koparken Casım’ın şaşkın gözlerinden yaşlar boşalmaya başlar. Makardan birkaç genç koçu teslim alır ve “İhuu”çekerek daha neşeli bir şekilde yola düşerler. Nennar yolunda ilerken çekilen “ihuuu”sesleri yeri göğü inletir, ormanlardan kayalardan yankılanır. Ancak Casım, çok kederli ve pişmandır. Hele babasının dayakları aklına geldikçe kederi daha da artar. Koçunu geri almaktan başka çaresi yoktur. Koşarak gelinin yanında yürümekte olan kardeşinin yanına varır, birlikte yürümeye, geline ağlayarak yalvarmaya başlar.
Diğer arkadaşları sırtta toplanmış üzgün ve çaresizlik içinde makarın gidişini izlerken köyün akıllı delisi sığırtmaç Asım Demirci, katıla katıla gülerek yanlarına gelir ve:
-Uçti…Uçti…Casım’ın Koçi pıııırrrrrr….Uçtiii!…diye gördüklerini sevinç içinde anlatmaya çalışır.Ancak Asım’ın bu neşeli hali bile küçük çobanları etkilemez,onlar koçun geri verilip-verilmeyeceği merakı ve endişesi içindedirler.Casım ise geline ve kardeşlerine yalvarmasına devam etmektedir.Gelin,damada ve çevresine gücünü gösterme olanağını kaybetmek istememesine rağmen Casım’ın ağlamasına ve yalvarmalarına daha fazla dayanamaz,Kotpınar’a vardıklarında koçun geri verilmesini kardeşine işaret eder.
Olayı duyan Casım’ın babası Nazım Amca Casım’a söylense de fazla kızmaz. Gelinin Kaşıkçı Köyünden Kotur Fahri’nin kızı olduğunu ve Yaylacık Köyünde Karahan Ailesine gelin gittiğini öğrenir. Daha sonraları atının heybesinin bir gözüne köyüne özel bir cins armuttan yapılmış bir güveç dolusu Samcuğo Turşusu, diğer gözüne de içi peynir tepili uygun büyüklükteki bir tulum yerleştirir, Yaylacık Köyüne götürür ve geline teşekkür eder.
Yakacık,25.03.2013