Tutunamayanlar / Yelda Karataş
Tutunamayanlar, tutunacak yer arayanlar değildir.
Tutunacak bir yer olmadığını ‘tutunmanın’ sahtekârlığını görenlerdir… Tutunmanın kendisine karşıdırlar.
Herkes tutunuyor. Aşk‘ı bile tutunacak bir ‘şey’ görüyor…
Tutunmak uzlaşmak, ne olursa olsun hadi gel birlikte olalım, yalnızlığımı dağıt, mantığına ‘evet’ demek… Tutunalım, tutunalım, Ahmet, Ayşe’nin gözlerini, Ayşe her sene evin duvar rengini değiştiren kocasını seviyor.
Nalân şiirden anlamıyor ama yatakta güzel… Bana karşı da öyle anlayışlı ki… İyi insan iyi insan… Sev beni… Severim seni… Eh, yok işte aradığım hayatta… Seninle birbirimize tutunup idare lambasının ışığını biraz daha açalım mı?
Bilir O: Tutunmak inkârdır kendimizi.
Kaç kere gelmiştir dünyaya hiçbir çıkar gözetmeden ve görmüştür ki:
Özgürlük bile eğer iyi okunmazsa en kırık dalıdır insanın tutunmak istediği… Reddeder!
Aşka tutunmayı da onurla reddeder. Çünkü aşk onurunun kendisidir.
‘ Hayatım’ dediğimiz şey Tutunamamaktır.
Tutunamamak İNSAN DURUŞUDUR İNSANIN.
Bu dünyaya tutunmak ise en rezil halimiz. Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmak. Mide bulandırıcı…
Tutunamayanlar hayatta kalma rolünü bile oynayamaz.
BİN KAÇ YIL SONRA TANIYACAĞIMIZ ‘YENİ İNSAN’ onlar!
Pek anlaşıldıklarını sanmıyorum. Bazıları gibi erken geldiler.
Kaçıncı gelişlerinde tanınacaklar bilmiyorum.
Tutunamayanlar çağdaş romanın EN BÜYÜK DESTANIDIR VE NE MUTLU BİZE Kİ ÜLKEMİZDE YAZILMIŞTIR.
HALA OKUMAMAKTA ISRAR EDENLERE AYIPTIR.
NE MUTLU TUTUNAMAYANLAR’A
Yelda Karataş
Ekim 2010