Teto Nene’nin Sarıkızı | Fevzi Durmuş
Beykoz-Kanlıca’da Şimşek Evler’de oturduğum 1980 senelerinde iş dönüşü mahallede yol kenarında bir köylü kadınının tek ineğini otlatırken görürdüm. Kendisi ince uzun boylu hafif kamburumsu, üzerinde yeşil çizgili beyaz bir entari, önünde Rize işi peştemal, beyaz başörtülü, desenli yün çoraplı yaşlıca bir hanımdı.
Sedat Semavi, ilkokulu yan tarafındaki yokuşu 74 model Reno marka arabamla çıkarken, arabanın gürültüsünü duyunca, Boğaziçi’nin essiz manzarasını seyretmekten vazgeçer, ineğini yol kenarından içeriye sürerdi. Bu durum bir kaç sefer olunca, bu yaşlı hanımın denizi seyrederken daldığı hayallerinden uyandırdığım için ben de rahatsız olurdum. Belki de balıktan dönmekte olan eşinin takasının yolunu gözlüyor veya bu manzarayı memleketinin bir köşesini benzeterek özlem gideriyordu. Ben de yanlarından yavaşça geçerken, başımla neneyi selamlar, bu yaşlı fakir Karadenizli hanımın mutfağına katkısından dolayı kendisine saygı duyardım.
Bir akşamüstü, yine Mihriban Caddesi’nden yukarı doğru çıkarken yol kenarına park eden son model bir Mercedes arabanın sürücüsü, yanına gelen birisi ile konuşuyor; arka koltukta da bir balya ot ve yanında da bir hanımın oturduğunu gördüm. Bu duruma inanamadım, kendi kendime “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?” diyerek, az ileriye arabayı park ederek bakkala doğru yürüdüm. Yanlarından geçerken arabanın içine doğru baktığımda; ot balyasını sırtına iplerle bağlamış şekilde oturan hanımın, yol kenarında ineğini otlatan nene değil mi? Ben yanlarından geçerken nenenin sertçe “Hadi! Da!” dediğini duydum. Şaşkın, şaşkın bakkala girdim ve bir sigara aldım. Başka kimse olmadığından mahallemiz bakkalına, “Karşıdakiler müşterin mi?, Tanıyor musun?” diye sordum.
Bakkal Ali Efendi, vitrinden dışarı baktı ve “Ha!.. Onlar mı? Teto Nene ile oğlu Mustafa Bey. Sarıkız’ın kışlık yiyeceğini götürüyorlar.”
Benim bu duruma hayret ettiğimi görünce yılların deneyimli bakkalı;
“Mustafa Beyin Levent civarında bir fabrikası var. Kendisini ve kız kardeşini yokluk içinde okutmuşlar. Bahçelerinde yetiştirdikleri sebzeleri meyveleri pazarda satarak oğullarını Mühendis, kızlarını da doktor olmasını sağlamışlar. Babaları ölünce köyde tek başına kalan anneleri Teto Nene’yi buraya getirmek için, az ilerideki geniş bahçeli evi satın aldılar. Bahçesine tavuk kümesi, inek ahırı yaptılar. Köylerinden getirdikleri meyve fidanları diktiler. Hatta sebze ekmek için de bölümler oluşturdular. Teto Nene aynı köyünde çalışır gibi, burada çalışıyor. Şu yoğurtlar ile yumurtalar O’nun ürünleridir. Çocukları fazla çalışmaması için ne kadar yalvarsalar yakarsalar, O bildiğinden okur. Aynı şekilde çalışır. Hatta ilk zamanlarda otları bu yokuş yukarı sırtında taşıyarak yayan giderdi. Çocukları bu şekilde ot taşımasına epey uğraştıktan sonra, ancak razı edebildiler. İneğine yem satın aldırmaz, kıyıdan bucaktan orağı ile biçtiği otları toplar, ineğinin kışlık yiyeceğini temin eder. Tavuklarını ise yetiştirdiği mısır taneleri ile besler. Gerçekten çocukları O’na eski köy hayatını yaşatmaya çalışıyorlar. Çalışıyorlar, ama tanımayanlar için bunun gibi ilginç durumlar oluyor.”dedi.
Müşteriler gelmese O, anlatmaya ben de hayran hayran dinlemeye devam edecektim. Bu sefer Teto Nene’yi ve Sarıkızı’nı aynı yere baktığım da göremedim.
Fevzi Durmuş – ORDA BİR KÖY ANILARI-2010
Not: Tüm hanımların bayramları kutlu olsun. Nice Teto nenelere selam olsun.