Süleyman El İsa | Güler Kalem
1921’de Nahırlı’da doğan şair ,halk edebiyatına ağırlık vermiştir. Kuran-ı Kerim ve eski şairlerin etkisinde olan şair, daha sonra İngilizce ve Fransızca’yı öğrenerek dünya edebiyatının derinliklerine inmiştir.
Şiirin yapısıyla değil de sözleriyle ilgilenen şair, gerçekçi, insan sorunlarına sorumluluk duygusuyla yaklaşan, sosyalizm tabanlı bir şairdir. Nazım’dan da etkilenmiştir.Hatta Dünya Barış Koferansı için 1957’de Moskova’ya gidince sohbet etmişler. Sartre, Pablo Neruda, Nazım Hikmet gibi dünya edebiyatına damgasını vurmuş sanatçılarla bir araya gelmiştir. Düşünce olarak sosyalizmi savunması ve düşüncelerinden dolayı sürgün hayatı yaşaması bakımından kendini Nazıma çok yakın hissetmiştir.
Yalın , imgeci olmayan, derinlikli şiirleri vardır. Politik kimliğinden kaynaklı uzun yıllar sürgün hayatı yaşamıştır.
Çocuk dünyasına hitap eden şiirleri vardır. Her biri 300 sayfalık olan üç cilt çocuklara yönelik şiirler yazmıştır. Çocukların kendi dillerini sevmeleri için, insanları, çiçekleri ve ilkbaharı sevmeleri kısacası hayatı sevmeleri için şiirler yazmıştır.Şiirlerinde ana duygu insana yaklaşma, insancıl düşünceleri aktarma söz konusudur. Sosyal adalet ve eğitim konusunu çocuk şiirlerine serpiştirmiştir.
“güneş hepimiz içindir… Sevgi hepimiz içindir”
Kara toprağımız bolluk ve bereket dolu
Bu da mutlaka hepimiz için olmalıdır
Toprağımız altın, azmimiz ateş gibidir
Gelin bunlarla vatanımızı yüceltelim
Kurtuluşumuzu beraber bulalım
Birleşelim ve tek kuvvet olalım
Bir çiçek ile bahar gelmez
Kollarınızı yan yana getirin
Birlik olun, birlik olalım
Hepimizin pembe umutları vardır
Birlikte keramet ve bereket vardır
Bu da mutlaka hepimiz için olmalıdır
Vatan, millet , vicdan ve değişim için yazdığı şiirler , tiyatrolar, makaleler ; çocuklar için yazdığı içten yazılar, şiirler ve hikayeleriyle Arap dünyasında kimliğini ortaya koymuş, duruşuyla kendinden söz ettirmiş, kabul görmüş şairlerdendir.
Çok erken yaşlarda çiftçilerin ağa zulmünden çektiklerine tanık olmuş, sosyal eşitsizlik ve adaletsizliği yakın çevresinde gözlemlemiştir. Bu zulmün ortadan kaldırılması için nihai sonucun değişim olduğuna inanmıştır. Boş sözlere ve duygusallığa teslim olmadan, ayakları yere basan bir felsefeye inanmış, düşüncelerini açık şekilde ifade etmekten kaçınmamıştır.
Süleyman El-İsa’ya milliyetçilik konusu hakkında ne düşündüğü sorulunca:“Sizin deriniz, göz renginiz ve alıp verdiğiniz nefes ile sahip olduğunuz özel bir durum vardır. Bunu isteseniz de değiştiremezsiniz. Biz insanları bu şekilde olduğu gibi kabul etmeliyiz. Örneğin ben Arap’ım. Başka bir şey olamam ve olmam da mümkün değildir. Geçmişim, kültürüm, günüm ve geleceğim ile buyum. Bu bir gerçektir. Herkes de bunu bu şekilde bilmeli ve diğerleri ile barış içinde yaşamalıdır.”
ANTAKYA’DA KALICIYIZ
Yükseklere seriver hayalini, serpiştir ovalara
Seriver, serpiştir yeşil, yemyeşil Antakya’ya
Sevenlerimiz el ele kursunlar düğün dernek
Salıversin sevgi çiçeklerini o güzel yurduma
Papatya yanaklarına kazınmış özümü sarsıver Antakya’nın,
Selam söyle Antakya’nın söğüt ağaçlarına
Hayallerini seriver eski köprünün üzerine
Duyguların boşalıp doruğa çıktığı anlarda
Umutlu adımlarımızın andına uyuyan evlere seriver düşlerini
Ey dostum, ey vatana göklerin ve yeryüzünün renklerini armağan eden fırça.
Ey benim toprağıma özlem duyan olgun çocuk
Antakya’dasın, Antakya…
Sen tarihi efsanesin ey coşkulu kent
Tarih Antakya’dır bende ve Antakya tarihtir aslında .
Dostum, az uğrayıver bizim köyümüze de;
Özüm, çocukluğum, şiirlerimi göreceksin yanı başında.
Biraz da Asi’ye sapıver kanımda akan
Oradadır evim, uzanmıştır asi de bir yanında
Bir soluklan gölgesinde yeşil dut ağacının
Şairin sırdaşı olan kasideleri, sor o ağaca
Şiirlerimin nabız atışında vardır o, her zaman
Resmet, resmet gölgesini bile o sevdalı fırçanla
Sevdiklerine, sevdiklerime selamlarımı ilet ey dost
Çam ağaçları gibi köklüdür onlar, o çamlar gibi, yüksek yamaçlarda