Soma
Soma / Avrupa Gazetesi
Dursaliye Şahan
Soma’nın anısına minicik bir maden öyküsü
2050’de Türkiye’de Bir Maden Ocağı
Neredeyim?
Efendim patlama sırasında savrulduk.
Çabuk belindeki kemeri bana ver.
Bütün enerji kaynaklarım o kemerde size verirsem ben ölürüm.
Salak! Başkan benim ve yedek kemersiz kalmam riskli.
Ama…
Vermezsen gizli servise seni terörist olarak yakalatma emri veririm.
Allahım…
Niye bu kadar sıcak?
Çünkü trafoyu patlattınız.
Ben mi?
Derin yarıklar açıldı. Kim bilir kaç kat yerin altına indik?
Sen nasıl yanıma yaklaşabildin?
Siz trafonun açılışını yaparken ben tepside makas tutuyordum.
Protokol nerede?
Hepsi bir yere dağıldı herhalde.
Bizim hatun nerede?
Siz düğmelere basmaya başladığınızda dışarı kaçtı.
Tamam tamam hatırlamaya başladım.
İyi.
Mühendis şaka değil mi, hepimiz havaya uçarız demişti.
Siz de; salak mısın burası yerin altı nasıl uçabiliriz ki demiştiniz.
Sonra mühendisin göz bebekleri büyümüştü.
Ve siz…
İçimden dünyadaki bütün düğmelere basmak gelmişti.
Bom bom! Yine bindiğiniz dalı kestiniz diyeceğim ama bu kez bütün orman alev alev.
Şimdi beni kurtarmak zorundasın!
Niye?
Çünkü ben başkanım.
Sayın başkan bakın lav katmanları nasıl hızla yaklaşıyor.
Allahım! Yaşasın!
O niye?
Seçilmiş bir kul olduğumu biliyordum. Kıyameti başlatmak bana nasip oldu.
Fakat…
Cennetin kapısı nerede?
(Dursaliye Şahan)