Portakal Çiçeği|Fevzi Yavuz
Gizem, tertipli, düzenli ve çalışkan bir öğrenciydi. Çiçekleri, balıkları, kuşları sever; çiçek yetiştirir ve hayvan beslerdi. Evinde kafes içinde kanaryası bile vardı. Bu sevgi o kadar güçlüydü ki, gözü rengarenk balıklardaydı. Akvaryum almaları imkansızdı. Kavanoz uygundu. Ama Matematikten 5 alırsa ancak annesi balık alabilecekti. Tuttuğunu koparan, azmettiğine ulaşan Gizem, sözünü tuttu ve iki balıklı kavanoz akvaryuma sahip oldu. Şimdi derslerine, daha bir istekle çalışıyordu. Hem de bakım işlerini aksatmadan…
Gizem, Nisan ayı geldiğinde, Dörtyol’un mis kokusunu içine çektikçe bir mutluluk ve rehavet hissederdi. Ama bunu 23 Nisan çalışmaları engellerdi. Sınıf arkadaşları bu bayram çalışmaları sırasında öğretmenlerine ipe dizili çiçekler getirirlerdi. O bundan yoksundu. Bahçesi olmayan evde oturuyordu. Komşunun bahçesinden PORTAKAL ÇİÇEĞİ toplamak istemiş, reddedilmişti. Yere dökülen çiçeği bile toplatmayan komşusunun davranışını anlayamamıştı.
Bir Pazar, annesinin arkadaşına, köye gittiler. Bahçe, portakal çiçekleri nedeniyle bembeyaz olmuş, mis kokular etrafa saçılmıştı. Bu mis kokuyu ciğerlerinin en ince noktasına kadar çekti. Ev sahibi Mustafa amca, O’nun Portakal Çiçeklerini sevdiğini anlayınca elinden tutup bahçeye götürdü. Başından çiçekler koparmaya ve tabağa koymaya başladı. “Ne yapıyorsun, yazık ama !” Dediyse de Mustafa amca devam etti ve kendisinin de toplamasını istedi. Korkarak kopardı çiçekleri. İğne iplik de getirdiler ve birlikte dizdiler. Hem de üç tane… birisini öğretmenine, birisini annesine ve birisi de kendisine.
Sevinçli olmasına rağmen düşünüyordu “ağaç portakalı az verirse !” diye. Dayanamadı sordu. Mustafa amcası güldü. “Sen merak etme. O çiçekler yere dökülmeden biz topladık. Dökülmeyen çiçek tombak olur, onların da bir kısmı dökülür. Kısaca açan çiçeklerin ancak onda biri meyveye dönüşür. Daha fazla tutarsa da meyve küçük olur.” Dedi.
Pazartesi günü okuluna sevinçle gitti; Portakal Çiçeğini öğretmenine verdi. Öğretmeni, “ Nereden buldun?” Sorusunu sorunca kendisinden şüphe edildiği hissine kapılıp, “Valla öğretmenim, anneme sorabilirsiniz. Köye gittik, Mustafa amca ile birlikte topladık. Ben kendim almadım.” Dedi. Öğretmen, durumu anlamıştı. Uzunca bir teşekkürle gönlünü aldı. Dünyalar Gizem’in olmuştu. Artık o da öğretmenine portakal çiçeği götürebilmişti.