Dolar 34,2220
Euro 37,2979
Altın 2.927,86
BİST 8.860,30
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 30 °C
Parçalı Bulutlu

Paris Komünü / Mazhar Özsaruhan

21.09.2018
1.235
A+
A-
Paris Komünü / Mazhar Özsaruhan

“Paris Komünü’ne bakın. Paris Komünü proletarya diktatörlüğüydü” (Friedrich Engels) Engels bu söylemi, Paris Komünü’nun neye benzediğini geveleyen oportünistler için söylemiştir.

İşçi sınıfının bu ilk iktidarının ilk günden itibaren büyük destekçisi olan Marks, Komün’ü şu sözlerle anlatıyor:

“İşçi, Paris Komünü ile birlikte, yeni bir toplumun şanlı öncüsü olarak her zaman yüceltilecektir. Ölenlerin anısı, işçi sınıfının soylu yüreğinde yaşayacaktır. Cellatlarını ise tarih, daha şimdiden sonsuz bir teşhir direğine çiviledi ve rahiplerinin tüm duaları, günahlarını bağışlatamayacaktır.”

18 Mart 1871-28 Mayıs 1971 tarihleri arasında, yani 72 gün iktidarda kalan Paris Komünü hakkında sağlıklı bir yargıya varabilmek için önce Fransız devrimi sonrası rejimler tarihine hâkim olmak gerekmektedir, çünkü süreç oldukça karmaşıktır. Fransa’da 1789 Devrimi sonrası rejim değişiklikleri aşağıdaki basit kronolojide aramak daha kolay olacaktır [1].

• Birinci Fransa Cumhuriyeti (1792-1804)
• Birinci Fransa İmparatorluğu (1804-1815)
• Bourbon Restorasyonu (1814-1830)
• Temmuz Monarşisi (1830-1848)
• İkinci Fransa Cumhuriyeti (1848-1852)
• İkinci Fransa İmparatorluğu (1852-1870)
• Üçüncü Fransa Cumhuriyeti (1870-1940)

Fransa’da 1792 tarihinde mutlak monarşi yıkılıp yerine cumhuriyet kurulduktan sonra Avrupa ülkelerinin birçoğunda görülen sanayileşme hareketi ivme kazanarak, müteakip yıllarda burjuva demokratik devrimi gerçekleşti. 1848 devrimleri Avrupa ülkelerinde görülen en yaygın kitlesel huzursuzlukların sonucudur ve birçok ülkede genel grevler, fabrika işgalleri, gösteri ve eylemlere sahne olmuştur. Ancak bu hareketlerin büyük çoğunluğu örgütlü değildi. İşçiler günde 13-15 saat çalışıyorlar, sağlıksız konutlarda zor koşullarda yaşamaya çalışıyordu. Köylerde artan nüfus işsizliğe ve toprak yetersizliğine yol açmış, alt yapının yetersiz kalmasına neden olmuştu. Sınıflar arasındaki gelir dağılımı uçurum gibiydi. Bir avuç burjuvazi yani nüfusun % 20’si ulusal gelirin % 60’ını alırken, nüfusun % 80’ni ancak % 40’ını alabiliyordu. Mark’sın proletarya diktatörlüğü için koşullar İngiltere için hazırdır söylemi de bundandır. 1848 devrimi sırasında Fransız burjuvazisi köylülerle birlikte karşı devrim tavrı içindeydi. Fransız proletaryası Haziran 1848 ayaklanmasına çok ağır bir yenilgi almış olmasına rağmen bu ayaklanma gelecekteki mücadeleler için önemli bir deneyimdi.

Paris Komünü, dünyada ilk kez kurulan bir proleter devlettir. 18 Mart 1871 tarihinde Fransız proletaryası ayaklanarak Paris’te iktidarı devralmıştır. Bu devlet 28 Mart 1871 günü seçimle işbaşına gelmiş, Paris Komünü ilk kez burjuva devlet çarkını kırmış ve iktidar olmuştur. Ancak ömrü sadece 72 gün sürmüştür. Fransız proletaryası ne yazık ki köylü kitlesiyle gerekli ittifakı kuramamış, bu olgu da köylüyü karşı devrimci bir konuma getirmesine neden olmuş ve 18 Mart’ta kurulan devlet 28 Mayıs’ta kanlı bir şekilde sona ermiştir.

Paris Komünü İkinci İmparatorluk İle Üçüncü Cumhuriyet arasında yalnızca 72 günlüğüne, 18 Mart 1871-28 Mayıs 1871 tarihleri arasındaki kısa sürede iktidarda kalabilmiştir. Komünü hazırlayan etkenlerin başında 2 devletler savaşı olmuştur. Bunlardan biri Komünün yükselişinden kısa süre önce biten Meksika işgali ve 1870’te başlayıp, Komün Paris’in yönetimini eline alırken devam eden Prusya savaşıdır [1].

Fransa’nın son imparatoru III. Napolyon (Napolyon Bonapart’ın üvey kızının oğlu), 1861 yılında Meksika’ya savaş açtı. İl zamanlarda İngiltere ve İspanya tarafından desteklendiyse de sonradan güçlerini Meksika’dan çektiler. Prusya ile yapılan savaş sonucu da bir skandaldı. Ordu oldukça yorgun düşmüş ve savaşı kaybetmişti.

1870 tarihinde başlayan Prusya-Fransa savaşında Paris’te yapılan gösteriye 200.000’den fazla insan katıldı. Kitlelerin en önemli sloganı “yaşasın cumhuriyet” ve “kahrolsun Bonapart” idi. İktidarda olan III. Napolyon, 1865 tarihinden itibaren saygınlığını halkın nezdinde kaybetmeye başlamış,1860 yılında İngilizlerle yapılan ticaret anlaşması, burjuvazinin devlete karşı tepkisine yol açmıştı. Napolyon bu süreci tersine çevirmek için Prusya ile yapılan savaşı bahane göstererek olası bir zafer ufukta görülen Alman Birliği’ni engelleyecek ve özellikle Ren bölgesinin batısındaki toprakları ilhak edecekti. Ancak gelişmeler Napolyon’un istediği gibi olmadı. Alman burjuvazisi Alman Birliği’ni mutlaka istiyordu. Çünkü bu birlik yeni bir devlet, toplum ve birey ilişkisini olumlu yönde geliştirecekti. Avusturya zaferi de Fransa’ya karşı savaş hazırlıklarını hızlandırmıştı[2].

Fransa, Prusya’ya karşı 1870 yılında savaş ilan etti. Ancak savaş başladığında Fransa’da hiçbir savaş hazırlığı yapılmamış, askeri alanda da oldukça yetersiz bir konumdaydı. Savaşın başlamasından kısa bir süre sonra Fransız ordusu bozguna uğratıldı. Prusya’nın bu zaferi Fransız halkının devlete karşı olan öfkesini tetikledi. Paris Halkı 1870 tarihinde Halk Meclisi’ni basarak cumhuriyetin tekrar ilanını ve ülkenin savunmasını istedi. Fransız Meclisi, 4 Eylül 1870 günü imparatoru iktidardan uzaklaştırarak cumhuriyeti ilan etti. Hükümeti kuran elit kadro kralcıdan çok cumhuriyetin sağ kanadını oluşturan Fransız burjuvazisiydi. Hükümet yapısı itibariyle gerici, yoz ve halk düşmanı zihniyetine sahipti.

İtalyanların da Fransa lehine savaşa katılması ile birlikte Prusya’nın takip ettiği yol tam anlamıyla barbarlıktı. Her ölen bir asker için 100 Fransız sivilini katletmeye başladı. Kentler, büyük semtler ve köyler yıkıldı. İşgal, vahşete dönüştü. Fransız burjuvazisi de hem devlete, hem de halka karşı ihanet içindeydi. Bu ihanetin sonucunda Prusya sınırında bulunan Fransa’nın Metz kentini kuşatması sonucunda 170.000 kişilik Fransız ordusu direnmeden teslim oldu. Paris halkı burjuvazinin mutlak surette Prusyalı işgalcilere teslim anlaşmasını imzalamak istiyordu. Bu amaçla da Paris’i teslim etmeye niyeti yoktu. Sonuç itibariyle Fransız halkı direnişe geçerek, Fransız Ulusal Muhafız birliklerini de yanına kattı. Prusya birlikleri Paris’e girdiklerinde hiçbir direnişle karşılaşmadı ve kısa süre sonra da Paris’i terk etti. Paris’te olası bir savaş hazırlığı erken başladı. Savaş’ta arta kalan ve olası bir Paris işgali için kullanılacak 400 adet topa hükümet el koyarak, topları ileride bir iç savaşta halka karşı kullanacaktı.

Komünal konsey 92 vasıflı işçi, doktor ve gazeteciler ile reformcu cumhuriyetçilerden ve değişik sosyalist gruplardan oluşuyordu. 1789’lara özenen Jakobenler (Fransız devrimi sonrasında bir yıl süreyle egemen olan ve devrimden çok daha fazla kanın döküldüğü “Terör Dönemi”ne sebep olmuş siyasi parti) ve çok sayıda siyasi örgüt ve partiler vardı. Tüm imkânsızlıklara rağmen Konsey, iki milyonluk kentin temel hizmetlerini yürütmek için iyi bir başlangıç yapmış ve önemli sayılacak değişikliklere de imza atmıştı. Kiraların hafifletilmesi ki, kuşatma sırasında mülk sahipleri fahiş bir fiyata başvurmuştu; pastanelerde gece işinin kaldırılması, giyotinin yasaklanması, borçların ertelenmesi, faizin kaldırılması, sahiplerince terk edilmiş fabrikaların işçilerinin işletmeye devam etmesi, zorunlu askerliğin kaldırılması gibi önemli sayılabilecek reformist önlemler alındı. Konseyin resmi reformizmine rağmen bileşenler çok daha devrimciydi. Bu arada üç renk yerine kırmızı bayrak tercih edildi.

Friedrich Engels, sürekli ordunun bulunmayışı, semtlerin kendini yönetmesi ve bunun gibi etmenler nedeniyle Komünün artık bilindik bir “devlet” olmadığını ifade etmişti. Ancak bu görüş sadece kuramsal olarak kalacaktı. Çünkü bir hafta sonra burjuva ordusu tarafından saldırı ve kuşatma operasyonuna başladı.

Komün, 2 Nisan 1871 tarihinde yerel güçler, hükümet güçleri tarafından saldırıya uğradı ve iki kent bombalanarak savunma zafiyeti çöktü. İşçi kadınlar Ulusal Muhafız ordusuna geçerek bir tabur oluşturdular. Köylüler burjuva ordusuna gerekli desteği sağladılar. Ancak, 21 Mayıs’ta Paris’in batısındaki şehir duvarları top atışlarıyla yıkıldı. Burjuva ordusu şehri işgale başladı. Zengin mahallelerine girip büyük ilgi ve sevinçle karşılandılar[2]. Komünün olumlu bir özelliği olan bağımsız yerel örgütler, zenginler yüzünden pozisyonları dezavantaja dönüştü. Artık birlikte tasarlanmış olan bir savunma, yerel bazda kendisi için savaşıyordu. Saldırı süresince hükümet topçuları silahsız vatandaşları katletti, mahkûmlar öldürüldü, birçok idam gerçekleştirildi, 27 Mayıs’taki direniş kuşatıldı ve 50 rehine vahşice katledildi. Bu rehinelerin birçoğu Komün tarafından desteklenen rahiplerdi. Hükümet güçlerinin kaybı 900 civarındaydı. Ancak bunun acısını fazlasıyla çıkardılar.

En güçlü direniş kentin doğu kesiminde emekçilerin yoğun yaşadığı bölgelerdeydi. Savaş bütün hızıyla sokaklara yayıldı ve sekiz gün sürebildi. Buna rağmen Paris’in en yoksul kesiminin yaşadığı mahalleler hala direniyordu. 28 Mayıs’ta bu kesimlerin barikatları da yıkıldı.

Yenilgi sonrasında ciddi misillemeler yapıldı. Bazı direnişçiler Komüncüler duvarı denen yerde vuruldu. Binlerce destekçi Prusya hatlarına doğru kaçarken vuruldular. Çok azı kurtulabildi. Versailles’a gönderilen göstericilerin büyük bölümü idam edildi. Geriye kalanlar bir kısmı ağır çalışma koşullarına mahkûm edilirken, diğer kısmı da Pasifik’teki Fransız adalarına ömür boyu sürgüne gönderildi. Kesin rakamı bilinmemekle birlikte idam edilenlerle öldürülenlerin sayısı 50.000’in üstündeydi. 7.000 kişi de Avustralya kıtasının 1200 kilometre doğusundaki sömürge konumundaki Yeni Kaledonya adalarına sürüldü. Tutuklananlar için 1889 tarihinde genel af ilan edildi. Paris kenti sonraki beş yıl boyunca sıkıyönetimle yönetildi ve Enternasyonal yasadışı ilan edildi.

Karl Marks, Komüncülerin Versailles’dakilerin işinin ilk ve son olarak bitirmek dururken, demokratik seçimler düzenlemesiyle çok değerli anlar kaybettiğini söyledi. İçinde milyarlarca Fransız Frank’ın olduğu Paris’teki Fransız Ulusal Bankası, dünyanın tepkisini çekmemek için Komüncüler tarafından dokunulmadan ve korumaya alınmadan bırakıldı. Ancak bu paralar burjuva ordusunun kurulması için hükümetçe kullanıldı. Lenin’in 1917 Ekim devriminde ilk icraatlardan biri de bankaları kamulaştırmak olmuştur.

Lenin, Komün başarısızlığını iki temel yanlışa bağlamıştır. Bunlardan birincisi yukarıda bahsedildiği gibi bankadaki paralara dokunmamak ve onları bir nevi burjuva hükümetine armağan etmek, ikinci yanlış da 18 Mart akşamından başlayarak Komün güçlerinin, Versailleslıların çok zayıf olduğu dönemde saldırmaması, beklemeye alması ve onlara zaman kazandırıp, güçlenmesini sağlamasıydı.

Anarşistler, sosyalistler ve komünistler, Komüne, katılımcı demokrasi temelindeki sistem üzerinde yükselen özgür bir toplumun ilk örneği gözüyle baktılar. Paris Komünü, birçok komünist ve sosyalist önderin saygınlığını kazandı. Mao Zedung, sürekli Komüne referans verdi. Lenin, Marks ile aynı görüşteydi. Kümünü proletarya diktatörlüğünün yaşanmış bir örneği olarak nitelediler.

Selamla, sevgiyle…

———————-
[1] Gazete Bilkent, Bir Sosyalist Devrim Taslağı (27 Nisan 2016)
[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Paris

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.