Musa Dağı / Mustafa Söylemez
Denizler saçlarından
aşağı iniyor
İki dağ parfümün,
Lavları dolduramıyor zeytin ağaçları.
Uyuduğun saçaklarda anılar sallanıyor
Sonra kuruyup düşüyorlar sokaklara.
Gövdesiz kolları
karanfillerin
Sallanıyorlar Güney Afrika’ya doğru
Çığlıklar atıyor bir köle
Masa Dağı’nda kardeşlik yansıyor göğe.
Söyleme kimsin sen!
Kokunuz hala o kanyonda kuluçkada sanki
Nasıl da tükenmiş tüm uzak dünyalar
Dudaklarının kıyısında adsız bir mezar.
Masa Dağı’na gideceğim
Yıldızlara tutunacak seni taşıyan vagonlar,
Keçi kıllarından gizemli bir kilim
Taşıyacak uykulu resmini
Parmak uçlarım yaşaracak gözyaşlarında.
Güneş sırılsıklam Asi Irmağı yeni isyanına gebe
Bir Samandağlı limonu likör peşinde
Saf ve dürtülü közlere olmadın sulusepken
Çıplak ayaklarınla okyanusta sen yürürken.
Antakya Müzesi gölgeli köşkler,
Bükülmemiş kapı kolları
Neden bekler sensiz o aşk dolu yolları.
Mustafa Söylemez