Kafka hala Julie ile birlikteyken, bu kez çevirmen bir kadınla tanışır. Gazeteci Milena Jesenská: Entelektüel, güzel ve kendisini sürekli aldatan bir adamla evli olan genç bir kadın… 20’li yaşlarında olmasına rağmen ‘olaylı geçmişi ve skandallarıyla’ şehirde ün salmış. Uyuşturucu bağımlılığı, yaşadığı aşk maceraları herkesçe biliniyor. Birçok yabancı dil konuşabilen Milena, gazeteci kimliğinin yanında çevirmenlik de yapıyor. Franz Kafka’nın kitaplarını Çek diline tercüme etmek istiyor.Ve onu tesadüfen gördüğü kafede kısa süreliğinede olsa tanışma fırsatı buluyor.
Kafka ise artık 37 yaşında olgun bir genç adam. Eski çevikliğinden eser kalmamış. Bir sürü hastalık atlatmış, şimdiden saçlarına ak düşmüş, merdivenleri çıkarken soluğu kesilmeye başlamış, Julie ile ilişkisi de onu çok yormuş.
Kafedeki kısa sohbetlerinden sonra ikili mektuplaşmaya başlıyor. Mektupların hızı ve sayısı (bazen günde 5 mektup, birçok da telgraf) gittikçe artıyor. “Bu mektuplaşmalarımız çok saçma… Bana bunu açıklayın Profesör Milena” diyen Kafka’ya cevap çok net geliyor: “Gel, beni kollarına al. Seni seviyorum.”
Milena ve Kafka ilk özel buluşmalarını Viyana’da gerçekleştiriyor ve harika bir dört gün geçiriyorlar. Ancak unutmayalım: Milena evli. Kafka ise hala Julie ile nişanlı… Yine de bu durum başlarda sorun yaratmıyor gibi görünüyor. Çok sonraları Kafka, Julie ile ilişkisini bitirip, Milena’ya “Sen benim tek sevdiğimsin” yazarak sevgilisine ‘boşanma meselesini’ gündeme almasını ima ediyor. Bu sefer de işler beklediği gibi yürümüyor. Milena kocasından boşanmıyor. Kafka o güne kadar yazdığı defterler dolusu günlüğünü Milena’ya hediye ederek, bu umutsuz ilişkiyi bitiriyor. Buradaki en önemli nokta; Milena’nın, Kafka yaşarken günlüğünü okuyabilen tek kişi olması… Belki de hayatı boyunca sevdiği tek kadın olması… İlk kez reddedildiği için mi? Muhtemelen.
(Ebedi Nişanlı Kafka’dan alıntı)