Mesih’in Klonu’nun 2. baskısı gerçekleşti / Aşkın Güngör
Her şey 1958 yılında İsrailli arkeolog Yardena Alexander’ın Kubbetüssahra’daki inanılmaz keşfiyle başlar.
Arkeolog yüzlerce yıldır mitlere esin kaynağı olan Kutsal Kâse’yi bulmuştur ve rivayet edildiği gibi Kâse’nin içinde M.S. 33’te Golgota tepesinde çarmıha gerilen kişinin kanı vardır. Yani, Hıristiyan öğretisine göre Hz. İsa’nın; İslam inancına göre “Hz. İsa olmayıp, Allah katından bir ilimle yüzü ona benzetilen biri”nin…
Roman bu ikilemden hareketle Kutsal Kâse’deki kan tortusundan alınan DNA ile klonlanacak kişinin “gerçekte” kim olduğu sorusunu hem bilim kurgusal, hem de fantastik normları kullanarak sorgular. Yanıtları irdelerken de yine yüzlerce yıldır her Sami dinde dillendirilen; kitaplara, incelemelere, makalelere konu olan kıyamet rivayetlerini referans alır…
Hemen her kıyamet senaryosunda insanların evrensel tüm kötülükleri simgeleyen figür olan Deccal’ın etkisine gireceği söylenir. Deccal kitlelerce kutsanacak, peygamberliği kabullenilerek izinden gidilecektir. Hatta insanlık onu binlerce yıl dilinden düşürmediği bir sıfatla anacaktır: Mesih!
Peki yirmi birinci yüzyıl insanı nasıl ve ne gerekçeyle tarihin tozlu sayfaları arasındaki peygamberlik makamını kabullenecek, bir insanın kutsallığına inanacaktır? Roman günümüzdeki pek çok şey gibi bunun da ancak bilimin referansıyla mümkün olacağını iddia eder.