ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Mavi Kumru Moteli’ndeki Memleket / Selma Sayar

01.08.2018
1.346
A+
A-
Mavi Kumru Moteli’ndeki Memleket / Selma Sayar

Barbarın Kahkası’nda olup bitenler, sadece küçük bir motelde yaşananlar olma durumunu aşıyor; panoramik bir fotoğraf karesine dönüşerek gerçeklerden kaçan insanı, duyarsızlıkları, bilmememe tercihlerini, acı verici kahkaha ile gülünecek insanlık hallerini gözler önüne seriyor.

 

Çevremde kikitapsever arkadaşların önerileri, hakkında okuduğum yorumlar, Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandığı haberi ve Sema Kaygusuz’un adı; bunların bir araya gelmesi, Barbarın Kahkahası’nı okumak için bir heves, bir heyecan yarattı.

Böyle yüksek beklentiyle bir kitaba başlamak, elbette hayal kırıklı yaşamak riskine de neden oluyor. Ama daha ilk sayfalarda felsefesi, meselesi ve adı gibi ilginç konusu olan kitap okumanın sevincini hissetmeye başladım.

Aklımdaki ilk soru yabaniliğin, vahşiliğin, barbarlığın kahkaha ile nasıl bir ilişkisi olabilirdi; mutluluk ve neşe anlamına gelen bir “kahkaha” mı bu yoksa alaylı bir “kahkaha” mı? Sonunda anladım ki buradaki “barbar” gülünç bir şekilde uygar olarak geçinen bizlerin ta kendisi, nitekim atılan “kahkaha” da durumun trajikomikliğini yansıtıyor.

KİRLETMEK, KİRLENMEN, TEMİZ KALMAK

Olaylar bir motel olan Mavi Kumru’da geçer. Motelin müşterilerinden Turgay’ın, gecenin bir yarısında, denize doğru yönelip işemesi ve motelin okeytakımı Serpil, Gülenay, Aysu ve Dilek’in bu olaya tanık olması, ertesi gün Dilek’in kocasına olayı anlatmasıyla Faruk’un Turgay’a saldırması, motelin diğer müşterilerinin olaya müdahil olması ve olayların büyümesi üzerine Faruk ve eşi Dilek’in otelden ayrılmasıyla olaylar durulur. Ancak kısa bir süre sonra “çiş hadisesi” farklı bir boyut kazanarak tekrar motelin gündemine gelir. Çünkü motelin farklı yerlerinde çarşaflar, havlular ve minderler sidikle bulanınca, olay daha da çirkinleştirilir, farklı şüpheliler aranmaya başlanır. Bu, motelin bütün müşterilerinin zan altında kalması demektir.

Barbarın Kahkahası, basit denebilecek bir olaydan hareketle, toplumsal kırılma noktalarına doğru bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Toplumun belirli kesimlerinden tipleri bir araya getirerek motelin pisletilişiyle ilgili kafamızda bazı sorgulamalar yaratıyor: Böyle sikirlenmiş bir ortamda, kendilerini sorumlu tutmayanlar ne kadar temiz? Ve bu kirlenişe bir sorumlu aranacaksa, herkesin önce kendisine yönelmesi gerekmez mi? Belki de en önemlisi, pis bir ortamda temiz kalmanın yolu, görmezden gelmek midir, aldırmamak mıdır? Bu sorular bizi Türkiye’nin yeterince hesaplaşamadığı acı geçmişine götürür mü? Aslında sadece bu ülkenin değil, dünyanın neresinde bir haksızlık yapıldı/yapılıyor ise bizi oraya taşır. Bu bağlamda birçok kahraman gündelik yaşamın dertleriyle giriyorolsa da romanın içine (Ozan, Melih, İsmail, üç kuşak tatile çıkmış yapışık aile, Ferhan, Simin, Selçuk, Alikar, Eda veUfuk) bu bireyler aslında büyük bir ülke profili oluşturuyor yaşadıklarıyla.

Yazar buradan hareketle ironik bir duruma da işaret ediyor. Şöyle ki: “Kokusunu alamadıkları bütün felaketler, bir fotoğraf ya da televizyon ekranında çerçevelenmiş bütün açık yaralar, içiçe çerçeveler içinde bir çerçeveyle sınırlıydı. Orada acılar kötü kokmuyor, bellekte iz kez, içi sünger kırpığı dolu yer minderlerinden yükselen ağır idrar kokusunu soludukça, “minderler esansla mı yıkandı be” diyor, böylece çok fena hassaslaşıyor, pek kötü kırılganlaşıyordu tatilciler.”

Her geçen gün dünyada bunca acıya, katliama, barbarlığa göz yumulurken, neden “çişli” birkaç mindere bu denli tepki gösteriliyordu?

Yanıt çok basit: Kendimizle ilgili olmayan, ucu bize dokunmayan her şeyi görmezden geliyoruz. Suriye’de iç savaş var, Afrika’nın bilmem hangi ülkesinde çocuklar hastalıktan kırılmış, mülteciler Avrupa’ya gitmek için ölüm-kalım savaşı veriyor, küçücük bedenler hayatın bütün yüküyle kıyıya vurmuş, memleketin bir şehrinde barışı haykırmaya gidenlere gaz sıkılmış, bomba patlamış… Evimizde son model televizyonumuzun karşısında oturmuş, çekirdek çitlerken, bir yarışmada gelemyen yarışmacıların üzüntüsünü daha derin hissediyoruz içimizde. Dünyanın sorunlarıyla kafa patlatmak yerine, bizi rahatsız etmeyen ve hoş zaman geçirmeye yarayan olaylarla ilgilenmek daha çok işimize geliyor. Ama ne zaman olayların ucu bir şekliyle bize dokunuyor, o zaman kıyameti kopartıyoruz. Bir anda motelde yaşanan olay gibi herkes şüpheli olabiliyor. “Çişli minderler” de rahatsızlık veriyor.

KAÇMAK AMA KURTULAMAMAK

Kaygusuz, “Sıradan bir olumsuzluğu büyük acılardan kalan deyişlerle anlatırsan, asıl keder görünmez hale gelir.” diyerek nasıl trajik bir baloncuğun içine kendimizi hapsettiğimizi gösteriyor. Motelin müşterilerinden Serpil Hanım gibi, bir lokantada sabırsızca otururken yemeğin beş on dakika gecikmesi üzerine “Açlıktan öleceğim, nerede kaldı bu yemek!” dediğimizde, gerçekten açlıktan ölmenin ne olduğunu bilmediğimizi dile getirmiş oluruz. En basit olaylar karşısında ümidimizi kaybedip “çok çaresizim” demek çaresizliğin nasıl bir ıstırap olduğu konusunda fikrimizin olmadığını, çaresizliği bizi m uydurduğumuzu görmek açısından ne acı!

Gözümüzün önündeki gelişmeleri görmüyor, dünyada yankılanan sorunları duymuyoruz. Çünkü görmeyi ve duymayı göze alamıyoruz; farkında olmanın bizi zorlayacağı tavır alma durumundan kaçıyoruz. Bu çağrışımlara neden olduğu için, Barbarın Kahkası’nda olup bitenler, sadece küçük bir motelde yaşananlar olma durumunu aşıyor; panoramik bir fotoğraf karesine dönüşerek gerçeklerden kaçan insanı, duyarsızlıkları, bilmememe tercihlerini, acı verici kahkaha ile gülünecek insanlık hallerini gözler önüne seriyor.

Sema Kaygusuz’un romanı okununca bitmiyor. Bekliyorsunuz arkasından bir şeyler daha gelecek mi acaba? Sarsılıyorsunuz, irkiliyorsunuz, başınızı alıp bir dağ başına gidesiniz geliyor. Ama hayattan daha fazla kaçmanın çözüm olmadığını da görüyorsunuz.

Romandaki her bir kahramanın, bir başka kramandan söz edemeyiz kitapta, her bir karakter aynı yoğunlukta işlenmiş. Yaşadıklarını yüreğinizde hissediyorsunuz. Kitapta üstesinden gelemediğimiz ama toplumsal hayatta sürekli karşılaştığımız, sürekli görmezden geldiğimiz pek çok mesele var çünkü: Ensest, tecavüz, homofobi, katliam, kıyım, göç vs.

 

 

 

 

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.