Manyak Olmak Bedava! | Erhan Tığlı
Çoğu kişi, doktor
olmadığı halde teşhis koymaya bayılır. Sözgelişi, bir yerimiz ağrısa dudak
büker, biraz düşünür, bilgiç bir tavırla, “Sende şu hastalık var” der. Demekle
yetinmez, otlu önerilerde bulunur: “Sabah akşam yeşil çay iç. Kekik, keten
tohumu da iyi gelir. Hele tarçını hiç ihmal etme. Günde iki bardak rezene çayı
içtin miydi hiçbir şeyin kalmaz…”
Dediklerinin hepsini yapmaya kalksan için dışın rezene çayı, tarçın, kekik,
keten tohumu olur; yemeğe, su içmeye vakit bulamazsın. Miden bulanır, karnın
ağrır…
Canın sıkılsa, moralin bozuk olsa depresyon geçirdiğini ileri sürer. Saçma
önerilerine kızıp bağırsan, “sende stres var. Adaçayı ile ıhlamur içersen rahatlar,
ferahlarsın” diye akıl verir. Daha buna benzer neler derler neler…
Bu teşhis koyma hastalığı büyüklerden gençlere, hatta çocuklara sıçradı.
Günümüzün moda sözcüğü “manyak”! Davranışlarını beğenmedikleri kişilere
“manyak” yaftasını yapıştırıveriyorlar hemen. Hobi bile manyaklık sayılıyor. Ne
yapsan manyaklıktan kurtulamıyorsun. Bence herkeste manyaklık aramak da bir
çeşit manyaklık!
“Yahu sen ne manyak adamsın be! Para kazanıp köşeye dönmeye çalışacağına, beş
para etmeyen yazılar, şiirler yazıp duruyorsun…”
“Kardeşim, sen manyak mısın, yoksa tipin mi öyle gösteriyor? Borç para verilir
mi bu devirde? Borcunu veren enayi sayılıyor. Sen o paranın üstüne bir bardak
soğuk su iç.”
“Manyağa bak! Zengin kısmete hayır dedi de, gitti bir çulsuza vardı. Neymiş,
seviyormuş. Aşk üç günlüktür. Zenginlik ise ömür boyu rahatlık verir.”
“Ben sana manyak demeyeyim de kime diyeyim? Sanat karın doyurur mu? Ressamlar
aç geziyor. Yazarlar da hapse tıkılıyor. Bol paralı meslek seç kendine.”
Geçenlerde bir duvar yazısı okudum. Şöyle diyordu: “Aşk bir göldür; içinde
manyaklar yüzer.”
Bir süre önce de bir kabadayı, rakiplerinden birine, “Ulan! Seni mermi manyağı
yaparım be!” diye medyan okuyordu…
Komşunun beş yaşında bir çocuğu var. Almanya’da doğduğu, büyüdüğü için pek Türkçe
bilmiyor. Memlekete tatil geldiklerinde, oyun oynadığı çocuklardan Türkçe
öğrenmeye çalışıyor. Yeni bir sözcük öğrendiği zaman seviniyor.
Geçenlerse annesinin yanına gelmiş, mutlu bir gülüşle, “Bugün yeni bir sözcük
öğrendim anne!” diye bağırmış.
Annesi merakla, “Ne öğrendin oğlum?” diye sormuş.
“Manyak!”
“Niye bana manyak diyorsun bakayım?”
“Ben demiyorum. Arkadaşım dedi.”
“Ne şey arkadaşın var senin öyle. Başka öğretecek söz bulamamış mı?”
“Öğretmedi, bana manyak dedi. Manyak ne demek anne?”
Anne çocuğunu üzmemek için yalan söylemiş:
“Manyak; iyi, güzel demek oğlum.”
Çocuğun hoşuna gitmiş bu manyaklık. İkide birde söylemeye başlamış:
“Yemek çok manyak olmuş anne. Eline sağlık!”
“Bugün manyak biriyle tanıştım.”
“Yeni aldığın gömlek hiç de manyak değil. Beğenmedim.”
İşin tuhafı, bu sözü eve gelen konuklara da söylemiş. Kendisiyle ilgilenip
başını okşamışlar, hoşuna gitmiş bizimkinin Coşmuş:
“Bu manyaklar her zaman gelsin evimize!” demiş annesine.
***
Ancak uzman doktorların teşhis koyduktan sonra söyleyebileceği manyaklık
özelliği, çoluk çocuğun diline düşerse böyle olur işte!
Söz aramızda, tıp fakültesinin yanından bile geçmemiş ve de kendi derdine
derman olamadığı halde, başkalarına ilaç sunan, akıl veren doktorlar(!) pek
çok. Ama toplumumuz gene de hastalıktan kurtulamıyor bir türlü. Hele politika
doktorları, halkı tedavi edeceklerini, onları dertten kurtaracaklarını
söyleyerek başa geçiyorlar da, hastalıkları azaltacaklarına çoğaltıyorlar
büsbütün. Kendileri hastalığın ta kendisi oluyorlar, söz ve davranışlarıyla
bizi hasta ediyorlar. Öldürmekten, kan dökmekten zevk alan manyak teröristlere
karşı gereken önlemleri almıyorlar, lafla vakit geçiriyorlar, birkaç kınama
mesajıyla görevlerini yaptıklarını sanıyorlar! Bu durumda, biz manyak olmayalım
da kim olsun?
*****
Erhan Tığlı