14 Şubat Dünya Öykü Günü
14 Şubat Dünya Öykü Günü / Dursaliye Şahan
Semt pazarlarında, yol kenarlarında mukavva kutular içinde yumurtadan yeni çıkmış, birkaç günlük satılık civcivler olur. Daha çok şehir çocuklarına canlı oyuncak gibi sunulur.
Bir kese kâğıdı içinde eve getirilen civcivler önce sevilir, sonra çocuk merakı ile biraz hırpalanır. Bilirsiniz, çocuklar çabuk sıkılır. Birkaç gün içinde ya balkona ya da bahçeye terk edilen bu canlı oyuncakların ömrü, bir kargaya, ya da sokak kedilerine yem olarak nihayet bulur.
Son yıllarda bu civcivler rengârenk oldu. Sprey boyalarla güya albenileri artırıldı.Şimdi çocuk müşteriler daha istekli.
Tavuk üretme çiftlikleri ile ilgili bir belgeselde; ayıklama bandına dökülen civcivler, görevlinin eldivensiz eline değdiği anda o ele doğru koşuyordu. Makine civcivi de olsa, yumurtadan çıkar çıkmaz kuluçkaya yatan annesini arama içgüdüsü…
İnsanoğlu olarak içgüdülerimiz her nesil biraz daha törpülendi. Kim bizden bir civciv ile empati kurmamızı bekleyebilir ki?
Yalan hayatların anlatıldığı günlerden geçiyoruz. O mukavva kutulardaki rengârenk civciv yavrularına dönüştük. Öyle bir noktaya geldik ki, kimsenin bunu inkâr edecek hali kalmadı.
Bakın Ahmet Hakan bile mensubu olduğu medyanın gerçeğini açık açık itiraf etmekte.
“Cizre’deki o bodrum kat için neden sessizim? Çünkü o bodrum kat hakkında gelen hiçbir bilgiye güvenmiyorum.” (Hürriyet / 2 Şubat 2016)
Bize ait olmayan hikâyelerbizimmiş gibi dayatılıyor.
Milli Eğitim Bakanı; “Atanamayan öğretmenler ilgi çekmek için intihar ediyorlar.” dedi.
Şaka değil gerçek bu.
Bu kandırılmışlık halimizdaha ne kadar sürecek?
Bizim acil olarak kendi kayıp öykülerimize ihtiyacımız var.
Hemen, bugün bir kalem bir kâğıt alıp, yazmaya başlayın.
Önce kendinizi zapta geçirin. Sonra kulağınızın duyduğu, gözünüzün gördüğü her şeyi yazın.
Ufuklara bakmaktan, düşünmekten, düşlemekten, görmekten, duymaktan, hissetmekten, arzulamaktan, istemekten, reddetmekten korkmayın.
Gerçek hikâyeleri yazmak da dinlemek de en doğal hakkımız ve belki de tek çıkar yolumuz.
Sakın ola ki yazım kurallarını, imla hatalarını düşünmeyin. Onların önemi yok. Sadece içinizden geldiği gibi yazın.
Gerçeğe hiç bu kadar ihtiyacımız olmamıştı.
Yaşadıklarınızı, acılarınızı, beklentilerinizi, yaşadığınız o hayatı sizden daha iyi kim anlatabilir? Sizin hikâyelerinizi başkaları sulandırıyor. Artık onlar sizin olmaktan çıkıp koca bir yalana dönüşüyor. Üstelik içinde sizin adınız geçiyor.
Uzun, kısa fark etmez. Bir cümle de olsa yazın ve; “O değil, bu!” deyin.
Değil mi ki bize bahşedilen şu kısacık hayatın hikâyesi en kutsalımız… Ve o hikâyenin mimarları da bizleriz.
14 Şubat Dünya Öykü Gününüz kutlu olsun.
Londra Troy Kitap Kulübü adına
Dursaliye Şahan