Kültür, Sanat ve Dil / Sibel Unur Özdemir
Maddi şeylerin insana mutluluk getirdiği sanılır; oysa ruhu doyuran manevi değerlerdir. Mana dünyasının incelikleri nerelerde gizlidir? Belki bir romanda, belki bir resimde belki de bir müzik eserinde. İnsan değil midir bilgi ve bilinç üreterek var olmaya, bu özelliklerinin her birini ifadelendirmeye muktedir olan. Bu yüzden değil midir insanın emek vererek ürettiği her şeyi kültür adı altında toplamamız. Gözümüzün ve gönlümüzün gördüklerini, yüreğimizin hissettiklerini değişik yollarla aktarmaya çalışmak eserlerimizle kalıcı olabilmek, sonsuzluğa adımızı yazdırabilmek için değil de ne?
Doğduğumuz andan itibaren içinde nefes alıp verdiğimiz toplumun örf, adet, gelenek, göreneklerine göre yol alıyor, değerlerimize değerler katıyor, kültürel anlamda çoğalıyor, büyüyor, gelişiyor ve sosyalleşiyoruz. Bir arı gibi o çiçekten o çiçeğe uçarak çeşit çeşit polenlerden nasibimizi alarak kendi özümüzü, benliğimizi kuşatan özgünlüğü ortaya koymuyor muyuz? Zira sadece nefes alıp vererek yaşıyoruz dememiz mümkün değil.
Merak duygusu fazlaca olan insanın bu özelliğini iyiye, güzele yönelik çalışmalarda kullanarak bilgi dağarcığını varsıllaştırması olası.
Toplumun belirlediği ancak yazılı olmayan fakat genel kabul görmüş kurallar silsilesinde bazen daralsa da nefesimiz; yaptığımız işlerle, ürettiğimiz projelerimizle kabuller dünyasında yer almak mutluluk verici.
Ve elbette bizi, biz yapan değerlerimizden biri olan dili iyi ve doğru kullanmak çok önemli bu noktada. Duygularımızı, düşüncelerimizi anlatmamızda köprü görevi üstlenen dilimiz biz insanların iletişim aracı.
Her sanat dalının kendini ifade eden bambaşka bir dili yok mu? Resimde renkler, müzikte sesler, edebiyatta dil. Ve tüm bunların ortaya çıkmasını sağlayan duygular, düşünceler. Sevgiyi, aşkı, nefreti, hüznü, ayrılığı, kavuşmayı bin bir şekilde dile getiren sanat değil mi? İşte bu yüzden evrenseldir sanat. İnsanları birleştirir, ortak düşünce ve duygu şemsiyesi altında toplar. Mutlulukta ve hüzünde beraberce yol almalarına olanak sağlar.
Kültürün içinde tüm ihtişamıyla yer alan edebiyat şiirlerle, öykülerle, romanlarla, denemelerle, tiyatro vb. türdeki eserleriyle insanı insanda çoğaltır, geliştirir, dilini keşfetmesini, kullanmasını sağlar, öncü olur. Yüzyıl önce yazılmış eserler o dönemin kültürünü, yaşam şeklini, ananelerini anlatır bizlere.
Bir kültür taşıyıcısı olarak dil, edebiyata farklı bir perspektif, büyük bir coşku katmaktadır. Yazarlar/şairler ürettikleri eserlerle ait oldukları milletin ruhunu, karakterini, sosyal yapısını gözler önüne sererek o çağa ayna tutmaktadır. Milli şuuru besleyen bir etmen olarak dilin hayatımızdaki yeri çok mühimdir. Millet olmanın ilk koşulu aynı dili konuşmaktır. Dil ise bir milletin ortak kültürüyle yol alır, milli şuuru, milli birliği ve beraberliği sağlar.
Dili bozulan bir milletin kültüründe sıkıntılar yaşanır. Sanat ve edebiyat alanında çöküntü baş gösterir. İnsanlar arasındaki iletişimi sağlayan dil asıl işlevini yerine getiremezse birbirini anlayamayan insanlar birbirlerinden kopar, uzaklaşır. Bu nedenler neslimizin kültürel değerlerimizi öğrenmesi, dilimizi doğru ve düzgün konuşması, birbirleriyle sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri için elimizden geleni yapmalıyız zira kültürel değerlerimizi oluşturan dilimizi koruyarak milli varlığımızın korunmasına da katkı sağlayacağımızı unutmamız gerekir.
Ulu Önder Atatürk’ün veciz bir ifadesini hatırlayalım:
“Türkiye Cumhuriyetini kuran; Türk halkı, Türk milletidir. Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkının, an’anelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası, bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.”
KAYNAK:http://www.edebiyatogretmeni.org/dilin-insan-ve-toplum-hayatindaki-yeri-ve-onemi/