Kadınlar | Yılmaz Pirinççi
Bazı kadınların sadece gözleri konuşur.
Ve zaten sadece onlar doğruyu konuşur.
O kadınların duruşunda bir asalet vardır.
Nerden geldiğini kim olduğunu bilmeden saygı duyarsın.
Çünkü onların bakışında, gülüşünde…
Yürüyüşlerinde bunu hissedersin.
Onlar saygı duyulmak zorunda olduğunu hissettirir insana.
Bu duruş, kibir değil.
Tepeden bakan bir şımarıklık hiç değil.
“Bu, sadece benim izin verdiğim kadar gelebilirsin,” demektir.
Çizgiyi aştığın an yoksun demektir.
Dudaklarının kenarında hep bir gülümseme.
Ve hakettikleri bir gurur…
Yaşadıklarından ders almasına artık gerek kalmamıştır.
Çünkü her yönünü görmüştür hayatın.
Ve insanların korkularını, kaygılarını, ucuz hesaplarını, yada gizledikleri salyaları görecek kadar tanımışlardır hayatı.
Yalan ve riyayı bilirler, ama yinede gülüp geçerler işte.
Varsın karşıda ki düşünsün kendince.
Hayatı tek başına karşılamış bir insanın mağrur duruşudur, onları farklı kılan.
Ve işin üzücü, yani hep yalnızdırlar…
Şarkılara dökerler bazen gözlerindeki bulutları.
Bazen bir gülümseme ile ağlarlar.
Tenlerinde hüznün kokusunu duyar . Hissetmek isteyen.
Sönmüş küller altında köz köz yanıyor oysa.
Ve onlarca çocuk çığlığı her gülüşlerinde.
Haykıra haykıra.
Ben burdayım
diyor.
Özledikleri tek şey saf bir dokunuş tur oysa.
Yada bir el… Yalansız, hesapsız…
Siz siz olun, öpmeyeceğiniz hüznün ateşini eşelemeyin.
Yoksa, iki yakası bir araya gelmez yüreğinizin .