Haftanın Kitabı | Dünyadan Aşağı | Meral Baltacı Nalbantoğlu
Eski bir hikayeyi, en sancılısından “baba oğul hikayesi”ni anlatmaya, Özge Dirik”in “Bir çocuğu kemiren ya bir babadır ya da yokluğu” dizesiyle başlamış yazar. Roman karakteri Hilmi Aydın‘ın babası ise aslında var ama yok olsa belki daha iyi olurdu. Çünkü Türk Toplumunda “otorite” yetki ve sorumlulukları, en küçük toplum birimi ölçeğinde babadadır ve ne hikmetse bu otorite simgelerinin ezici çoğunluğu kendisinden çocuğunu ne pahasına olursa olsun itaatkar, benliğini otorite uğruna hiçe sayan çocuklar yetiştirmeleri gerektiğini sanır. Hilmi’nin babası yetenekli aşçı Selim Aydın da onlardandır. Sözünden çıkmayan, dediğini sorgulamayan, kendine değil, sevgisine ihtiyacı olanlara değil, vatana millete hayrı olan evlatlar yetiştirmek varlık sebeplerindendir. Ama çocuklar bazen yollarını kaybeder, bazen gösterilen yola hiç girmezken girer gibi yaparlar otoritenin onayını almak için, bazen de tamamen farklı bir yola girer. Hilmi de yolunu bulmuş rolü yapmaya çalışır ama kaybolmuştur o, hem de ta başından beri. Hilmi Aydın’ın kimseye faydası yoktur. Ne kendine, ne karısına, ne çocuğuna ne de ekmek teknesi baba yadigarı lokantasına. Öyle adamlardan olmuştur babasının tüm. Çabasına rağmen.
Metinde her iki bölümde bir Hilmi Aydın anlatıcı oluyor. Bu bölümlerde Hilmi’nin diyaloglarıyla ne kadar bencil, eksik, beceriksiz, sığ, tahammülsüz, kendine dahi katlanamayan bir adam olduğunu görüyoruz.Sürpriz anlatıcı da böyle anlatıyor Hilmi’yi. Sevimsiz bir kahraman olarak, yani bir anti-kahraman olarak.
Hilmi’nin, babasıyla, dünyayla ilişkisinin anlatıldığı bölümler zekice analizlerden oluşuyor, kurgu zaman zaman şaşırtıyor, karakter derinlemesine anlatılmış ve dildeki ustalık ilk sayfalardan hissediliyor. Gaye Boralıoğlu ile tanışmak bir zevkti.