Güz Sancısı / Nuran Dündar Şeyhoğlu
VAKİT ÜŞÜMEK VAKTİ
Rüzgâr bugün kulağıma bir şeyler fısıldadı. Belli ki güneşe küsmüş, endişeli ve kesik kesikti nefesi. Akşamdan kalma bir savrukluk ile kapattı loş odamın penceresini. Sadece ağaçları şımartıyor olmalı, nazlı bir gelin edası ile raks ediyorlar. Dallarından ışıltıyla akıp, gövdesinden düşüyor günün gölgesi. Şimdilerde yaprakları zümrüt yeşili ama çok yakında sararıp solup tek tek düşecekler ardımız sıra. Ağaçlar anadan üryan olacak. Baharda yeniden allı, morlu, pembeli çiçekli, yeşil giysilerini giyecek.
Derin bir nefes doldurup içine, kuşların yuvasına olanca gücüyle üflerken rüzgâr, kapkara bulutlar birbirleriyle yarışacak.Kuşlar, telaşla ürkerek kanat çırpacak ve göç etme zamanı baş gösterecek. Arkalarından sadece bize el sallamak düşecek. Belki de bazılarımız yüreğimizin sesine kulak vererek ’’ Güle güle gidin yine bekleriz bizim ellere, neşeyle serenat yapın eskisi gibi yine pencerelerimizde, balkonlarımızda menekşelerimiz, begonyalarımız, sardunyalarımız coşsun neşeli sesinizle. Yolunuz açık olsun.’’ Deyip uğurlayacağız sıcak memleketlere…
Kuş cıvıltısından mahrum kalan dağların başını efkâr kaplayacak yine. Of dağlar ne çok derdiniz varmış. Dertlerimi dertlerime eklesem ulaşabilir miyim zirvenize. Çok kalmaz buzdan bir taç takıp, güneşe el sallar, akarsulara kafa tutarsınız dik başlı, hırçın gelin edasıyla. Yosun tutmaz olur taşlar. Hiç soluklanmadan varırsınız can atarak denizinize. Ne çok şey biriktirmişsiniz meğer içinizde. Boşaltın yükünüzü bir an önce. Acılarınızı atın denize. Kusun kininizi her seferinde…
Hey tatilciler! Toplayın artık karpuz kabuklarınızı denizden. Çekilin evlerinize. Söndürün kamp ateşlerinizide. Deniz savurmaya başlayacak mavi elbisesinin kirli eteklerini. Oya gibi serpecek, beyaz deniz kabuklarını ve yeşil yosunları kumsallara. Acele edin!
Uzak ülkelerin birinde, elma şekeri elinde bir çocuk, hapsolmuş evine.
Oynamaktan sıkıldığı mavi cam bilyelerini fırlatmış gökyüzüne. Sımsıcak yüreği ile parklarda oyun oynamak istiyor şimdilerde.
Zaten paltolarımızda özlemiştir bizi. Kucaklasın boynumuzu sıcacık atkılarımız. Daha dün asılıydı değil mi? Portmantolarımızda. Çıkın artık saklandığınız yerden, yün çoraplarımız, botlarımız, çizmelerimiz. Sarıp sarmalayın bizi her biriniz. Vakit üşümek vakti…
Güz Sancısı/Nuran Dündar Şeyhoğlu