ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Günün Hikayesi | Su Kabağı | Zeynep Güneş

Günün Hikayesi | Su Kabağı | Zeynep Güneş

  Bu esrarlı bahçenin, yeşilin her tonuyla donanmış dev ağacın, şu tahtaları gıcırdayan sandalyenin ve üstünde su kabaklarının rüzgârlarla oynaşmasının bir önemi var mıydı artık?

 Özlem tozdan, çamurdan grileşmiş yanık bedenini eski bir çuval gibi koyuverdi sandalyeye. Sandalye küskün müydü? Kızgın mı? Habire küfrediyordu.

 Ona aldırış etmeden, kapattı gözlerini geçmişe. Ne güzel oynarladı üç kardeşiyle ebelemece, saklambaç. Su kabaklarını astıklarında rengarenk, neşeyle bakmışlardı gökyüzüne.

Annesinin sıcak açmalarının kokusu sarınca bahçeyi, koşarak otururlardı eski ahşap masaya.

Şimdi küsmüşlerdi ona. Ne yapmıştı ki küstürecek kadar bakmıyorlardı yüzüne.

  Annesi, babası, kardeşleri sanki resmi törendeymiş gibi geçtiler önünden. Esrarengiz bahçede büyülü bir hava, gökyüzü griye boyanmış ha ağladı ha ağlayacak. Aile fertlerinin kimisine dokunmak istedi, kimisiyle konuşmak. Biraz çekindi, suçluydu ama masumdu da sonuna kadar.

  Bir ara annesi durdu başında, korkuyla uzattı elini darmadağınık saçlarına. Ah mis gibi kokar mı bir anne?

Tutup öpmek istedi avucunun tam orta yerinden. İçindeki ses bağırdı öfkeyle “hep onun suçu.” Neydi annesinin suçu?

Annesi eğilince, babasıyla göz göze geldi, ela gözlerinde hâlâ şevkât vardı. Her zamanki sevecen ve tok sesiyle seslendi “Özlemim çok özledim”

Kardeşlerinin titrek, ürkek gözyaşları döküldü dizlerine. Sırasıyla dizilmişler sandalyenin yanına, en küçüğü dalmış uzaklara, büyüğün kafasında ki kavak yelleri uslanmış. Okşamak istese de saçlarını ürktü, bir şey derler diye.

Hepsi ağlamaklı, hepsi üzgün…

Altında ki sandalye yine başladı küfürlerine. Dayanamayarak kalktı başı değdi, içinde alev alev yanan mumun etrafını aydınlatmadığı su kabaklarına. Sonra hasretle mavi panjurlu evine baktı. Panjurlardan geriye, siyah göz kaleminin akmış hali kalmıştı, belli ki ev de ağlamıştı.

Kafasında bir kaç Özlem, kavgaya tutuşmuşlardı. Biri oynayalım derken, diğeri yapmayalım diyordu.

Şimdi aklına geliyordu kibrit oyunu.

Kilimin ucunu yaktı olmadı, perdenin altından tutuşturdu.

Şeytan kazandı! Bütün ev kırmızıya, sarıya turuncuya boyandı.  Zihnindeki iblisle kol kola ateş böceklerini kovaladılar.

Bir yumruk gibi iniyordu zihninin en ücra köşelerine yangın.

Yüzüne damlayan su damlasını sildi. Kenara bıraktığı bedenini, küllenmiş eteğini topladı. Annesine baktı, elleri havada dudakları kıpır kıpır…

Geldiği gibi ayaklarını sürüyerek döndü înine..

 

Zeynep Güneş

Zeynep Güneş
Zeynep Güneş
Zeynep Mete Ucak kimdir? Yazı Atölyesi Yazarı... İlgi çekici kurgular, Akıcı bir dil. Kendinizi kaptıracağınız, başından itibaren merak uyandıracak çarpıcı hikayeler...sürükleyen öyküler ve halka şiirler yazan Realist, farklı, muhalif Şiir ve Öykü Yazarı
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.