Ezber Bozan Erkekler / Yelda Karataş
“Sizi suçlamıyorum. Aynı makinenin farklı yerlerinde ezilen canlılarız biz?”
Hiç kuşkusuz siz de haklısınız hanımefendi. Kadına böyle seslenmeyi öğrettiler bize: Hanımefendi ya da bayan!
Kapıyı açıp önce onu geçirmeyi, çok ışıklı bol pırıltılı yerlerde onu üstünde tuvalet yazılı kapılara kadar getirip, bekleyerek çişe tutmayı böylece bak yanındayım seni koruyorum duygusunu bolca vermeyi.
Ne çok şey öğrettiler bize haberiniz yok sizin.
Yatakta sizi sabırla beklemeyi, ah şimdi ben ondan önce ya sonrası diye korkmayı?
Hüzünle öğrendik biz bir kadının tenine dokunmayı.
Askerlik eğitimi var da ten eğitimi yok bu ülkede hanımefendi.
Bir kadın ne ister, nelerden hoşlanır. Ne zaman neyine dikkat edeceksin? Rüyalara giren bu sorulara yanıt olarak elimizde geleneği su gibi içip yutmuş dayılardan ve amcalardan gayrisi yoksa ne yapayım?
Erkek olduğum gün bile canımı yaktılar benim. Ne demek erkek olmak: Ağlarsa anam ağlar demek, sen hiç ağlamayacaksın ayıptır!
Sertliğin kimliğimin ayrılmaz parçası olduğunu daha ilkokulda yüzüme patlayan tokada karşılık veremedim diye hanım evladı olmakla suçlandığımda anladım.
İlk şiirlerimi gördüğünde annem ibne mi oldun? diye sorunca kendimi nereye atacağımı sıkılı yumruğumu kimin yüzüne patlatacağımı bir gösteren olsaydı?
Siz orada değildiniz, biliyorum sizi de başka bir odaya tıkmışlardı benden yüzyıllarca uzak.
İlk öpüşmemi yapacak kız ararken, ilk öpüşmesi olmayan kızları aramanın ne büyük aptallık olduğunu beni bir genelev sokağına zorla sokan amcam söyledi.
Tecrübenin toplumun tenkarası evlerde kazanıldığını öğrendiğimde kendi yüzüme bakacak halim yoktu. Çünkü tecrübesiz olana nasıl davranılır bilmiyordum. Tecrübesiz olan ilk giyeceğim gömlek gibi değerliydi. Ama ne değer değil mi? O gözlerini bende açarken benim gözlerim hala kapalıysa, başka eğitim durakları bulamamışsam beni erkek değil insan yapan, kimseye anlatamamışsam erkekliğimi bari sen anla ey hanımefendi.
Erkek olmanın ağırlığı üstümüze çökerken bir meslek sahibi olmanın dilek şartını size bizim kadar yüklemediler. Yüklemeliydiler evet. Ama siz bu ağırlığı sadece hissedebilirsiniz, altında hiç ezilmediniz. Sizi suçlamıyorum. Aynı makinenin farklı yerlerinde ezilen canlılarız biz?
Sizinle ve sizden beklediklerimle öğretilmiş erkekliğimle öğretilmemiş kadınlığı olan birini aramanın bedelinin ne denli zor olduğunu da biliyor musunuz?
Sen iyi bir koca olacaksın diyen babama şükran duymayı kadınlar korosundan öğrendim:
İyi koca has erkektir!
İyi baba olmak zulmünü bir gece babamın rakı sofrasında uzaklara dalıp giden gözlerinden okudum: Yine hazan mevsimi geldi!
Dişi görünümünüzü bir güç olarak sunmadan yanıma gelmeyi, benimle yarışmadan el ele yürümeyi yani kadın değil insan olmayı öğrendiğiniz gün biliyorum ikimizin de önünde bir ışık bahçesi açılacak.
Ne zaman, nerede bilmiyorum. Ama ben de çok istiyorum, en az sizin kadar hanımefendi?
Yelda Karataş
2007, Denemeler