Diyelim ki bir yılda bin hapishane, bin hastane açtınız…
Diyelim ki beş yılda beş çocuğunuz oldu…
Diyelim ki yedi yılda yetmiş havaalanı…
Diyelim ki on yılda on bin kilometre yol…
Ohooo!.. Büyüdük de büyüdük mü bütün bunlar?..
Bunların hepsi çoğalmak sayılabilir, hem de kesin. Ama büyümek sayılmaz kesinlikle.
Hatta çoğu zaman azalmak bile sayılır çoğalmak.
Buradaki asıl sorunsa, gelişmemiş toplumlarda “Çoğalmak ille de büyümektir” algısının yaratılmasıdır. Bunun için de duygu sömürüsü yapılır durmadan; özellikle din, devlet, bayrak… kullanılarak.
Çin ve Hindistan en çoklar ama en büyükler değiller…
İsveç belki küçük ama çok büyük…
Gelin birinciyle ikinciyi birazcık deşeleyelim isterseniz…
Bir yılda bin hapishane, bin hastane… Ne büyük bir çoğalma bu!.. Devden de dev.
Büyümek, sorunları azaltmaktır düşüncesiyle yaklaşırsak konuya, hasta ve suçlu çokluğu asla büyüyor saydırmaz bir ülkeyi. Hatta küçültür bile…
Şimdi de ikinciye gelelim: Beş yılda beş çocuk!.. Ya bir de çoğunluk böyleyse! Ülkenin nüfusu beş yılda beş katı; on milyonsa elli milyon, elli milyonsa iki yüz elli milyon…
Yarı aç yarı tok, yarı işsiz yarı güçsüz, yarı sağlıksız, yarı eğitimsiz…
Çoklukta üstüne yok bir toplum, hepsi o kadar…
Zaten sömürüye dayalı sistemlerde çok insan, üretimden çok tüketime dayalıdır.
Çok çocuk, dolaysıyla çok insan, doğanın acımasızca tüketilmesi demektir; ormanların yok edilmesi, derelerin kurutulmasıdır, iklimlerin değişmesidir, yurdun çabuk eskimesi ve çabuk tükenmesidir, şehirlerin betonlaşmasıdır, plansız şehirciliktir, eğitimsizliktir, sağlıksızlıktır…
Bu yüzden çoğalmak ille de nitelikli olmak değildir. Ama büyümek, içinde nitelikliliği ille de barındırır.
Konuyu şöyle bir örnekle daha da somutlayabiliriz aslında:
İki erik ağacı düşünelim bir anda. Birisi budanmış, birisi hiç budanmamış. Budanmışta bin erik var, budanmamışta iki bin. Peki hangisinin eriği daha nitelikli; daha iri, daha lezzetli, daha albenili, daha para eder?..
Elbette budanmış eriğin.
“Çok olursak sırtımız yere gelmez, bütün komşularımızı korkuturuz…” Falan, filan…
Kimilerinin gemilerini rahatça yüzdürmesi için söyledikleri palavralar bunlar.
Benden bu kadar, bir örnek de siz verebilirsiniz…
Nihat MUSTUL
YAZARIN KALEMİNDEN
www.mutilcemiz.net