Büyük Oğul Efsanesi / Öner Yağcı
KİTAPTAN ALINTILAR -5-
Yeniden doğuş ya da çağdaş bir Anadolu efsanesi
23 Haziran 1960 günü, babasının iri, damarlı, nikotin lekeli ellerini tuttu
Engin Tonguç. Üstündeki beyaz örtüyü kaldırıp beceriyle çivi çakan, ağaç
budayan, resim yapan, güzel yazısıyla yazılar mektuplar yazan ellerini tutarak
vedalaştı.
Engin, babasının yazmaya başladığı anıları düşündü, daha yarım bile olmadan
kalmıştı. Kim bilir nasıl anlatırdı o korkunç boğuşmayı?
Ertesi gün Ankara’da Hacı Bayram camisinin avlusunu yakınları, dostları, eski
iş arkadaşları, köy enstitülüler, Hasanoğlan’dan gelmiş öğrenciler, bazı
köylüler doldurmuştu. 14 yıl sonra ilk kez bir araya geldi İnönü’yle. Musalla
taşındaki bayrağa sarılı tabutun başında durdu İnönü. Oğlunu sordu, yanına
çekti, cenazenin arkasından birlikte yürüdüler.
Mezarında Hasan-Âli Yücel, Rauf İnan, Hamdi Keskin, Fakir Baykurt birer konuşma
yaptı. Baykurt, “Kırmızı kiremitli, beyaz badanalı okullar kurucusu, köyler
eğitimcisi, yoksul köy çocuklarının eğitim babası!” dedi. “Açtığın köyü
canlandırma, köylüleri uyandırma çığırından dönülmüş gibi görünse de, köyler
yabancıların yardımıyla sağlanan baraka okullarla donatılmaya çalışılsa da
üzülme: Kafalara, gönüllere ektiğin tohumlar bir gün daha gür yeşerecek. Her 17
Nisan’da sana çiçekler getireceğiz. Yalnız biz değil, bizlerden sonra gelecek
çocukların da vefalı olacağız, üzülme. Bu sözlerim şimdi gelinmez yerlerde,
belki ölümünü hâlâ duymayan köy çocuğu arkadaşlarım adına, köylerdeki milyonlar
adına olsun. Göklerin yağmurları üstüne yağsın, toprağın her zaman çiçekli,
yapraklı olsun…” Avuçladığı toprağı attı mezarın üstüne.
Mezarı Ankara’daki Cebeci Mezarlığında, sakin bir köşededir. Sıradan,
gösterişsiz, halk mezarlarında kullanılan ama onun çok sevdiği Ankara taşından
yapılmış, sade, yalnızca adı, doğum ve ölüm tarihleri yazılı olan bir mezar.
Başucunda yıllardan beri Ankara kıracında yaşam savaşı veren bir Hasanoğlan
köyünün eski muhtarının diktiği bir çam ağacı vardır.
Kaynak: YazarEvi.com
——