Dolar 34,2714
Euro 37,4959
Altın 2.928,60
BİST 8.876,22
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 29 °C
Hafif Yağmurlu

Bir Küvet Hikayesi | Nazım Hikmet

19.07.2019
1.378
A+
A-
Bir Küvet Hikayesi | Nazım Hikmet

1 
Süleyman’a karısı telefon etti: 
– Konuşan ben, 
ben, Fahire. 
Tanımadın mı sesimden? 
Demek çok bağırdım birdenbire. 
Çığlık mı? 
Belki… 
Hayır, 
çocuklar hasta değil. 
Dinle beni : 
İşini bırak da gel, 
çabuk ol ama. 
Telefonda anlatamam, 
olmaz. 
Daha kıyamet kadar vakit var akşama. 
Saatlar, saatlar, 
kıyamet kadar. 
Sorma. 
Dinle beni… 
Hemen vapur bulamazsan 
Üsküdar‘a kayıkla geç. 
Bir taksiye atla. 
Paran yoksa 
patrondan avans al. 
Yolda hiçbir şey düşünme, 
mümkün mertebe yalansız gelmeye çalış. 
Yalan kuvvetliye söylenir 
ben kuvvetsizim. 
Alay etme kuzum. 
Evet kar yağacak, 
evet 
hava güzel. 
Koynuna girdiğim adam gibi 
kocam gibi değil, 
büyüğüm, akıllım, 
babam gibi gel… 
2- 
Geldi Süleyman, 
Fahire, kocası Süleyman’a sordu : 
– Doğru mu? 
– Evet. 
– Teşekkür ederim Süleyman. 
Bak işte rahatladım. 
Bak işte ağlamıyorum artık. 
Nerde buluşuyordunuz? 
– Bir otelde. 
– Beyoğlu tarafında mı? 
– Evet. 
– Kaç defa? 
– Ya üç, ya dört. 
– Üç mü, dört mü? 
– Bilmiyorum?
– Bunu hatırlamak bu kadar mı güç Süleyman? 
– Bilmiyorum. 
– Demek ki bir otel odasında. 
Kim bilir çarşaflar nasıl kirliydi. 
Bir İngiliz romanında okudum, 
bu işlere yarayan otellerde 
kırık küvetler varmış. 
Sizinkinde de var mıydı Süleyman? 
– Bilmiyorum. 
– Hele düşün, 
toz pembe çiçekli, kırık bir küvet? 
– Evet. 
– Hiç hediye verdin mi? 
– Hayır. 
– Çikolata, filân? 
– Bir defa. 
– Çok mu seviyordun? 
– Sevmek mi? 
Hayır… 
– Başkaları da var mı Süleyman? 
– Yok. 
– Olmadı mı? 
– Hayır. 
– Bunu sevdin demek… 
Başkaları da olsaydı 
daha rahat ederdim… 
Çok mu güzel yatıyordu? 
– Hayır. 
– Doğru söyle, bak ne kadar cesurum… 
– Doğru söylüyorum… 
– Zaten gösterdiler bana. 
İnek gibi karı. 
Belimden kalın bacakları… 
Fakat zevk meselesi bu… 
Bir sual daha, Süleyman : 
Niçin? 
– Bilmiyorum… 
Karanlıkta pencerenin hizasında 
karlı, ağır bir çam dalı. 
Bir hayli zaman oldu 
sofada asma saat on ikiyi çalalı. 
3- 
Süleyman’ın karısı Fahire 
şunları anlattı kocasına ertesi gün : 
– … Dayanılmaz bir acı halindeydi 
kendime karşı duyduğum merhamet, 
ölmeye karar verdimdi, Süleyman…

Annem, çocuklarım ve en önde sen 
bulacaktınız karda ayak izlerimi. 
Bekçi, polisler, bir tahta merdiven 
ve bir kadın ölüsü çıkaracaktınız 
arka arsada bostan kuyusundan. 
Kolay mı? 
Gece bostan kuyusuna doğru yürümek, 
sonra kenarına çıkıp durarak 
baş aşağı atlamak karanlığına? 

Fakat bulmadınızsa eğer 
karda ayak izlerimi 
sade korktuğumdan değil. 
Bekçi, merdiven, polisler, 
dedikodu, kepazelik, 
aldatılmış bir zevcenin intiharı : 
komik. 
Niçin öldüğümü anlatmak müşkül. 
Kime? Herkese, sana meselâ. 
İnsan, ölmeye karar verirken bile 
insanları düşünüyor… 
Sen yatakta uyuyordun 
yüzün rahat, 
her zaman nasıl uyursan 
ondan evvel ve o varken. 
Dışarda kar yağmaya başladı. 
Bir tek gecelikle çıkmak balkona : 
Zatürree ertesi gün, 
nümayişsiz ölüvermek. 
Hayır, 
hiç aklıma gelmedi nezle olmak ihtimali. 
Yaktım sobamızı. 
İyice ısınmak lâzım ilk önce. 
Ciğer bir çay bardağı gibi çatlarmış. 
Pencereye, kara bakıyorum : 
«Eşini gaip eyleyen bir kuş 
gibi kar 
geçen eyyamı nev baharı arar…» 
Babam bu şiiri çok severdi. 
Sen beğenmezsin. 
«Sağdan sola, soldan sağa lerzânı girizan…» 
Lambayı söndürmeden balkona çıktım. 
« … gibi kar 
düşer düşer ağlar…» 
Oturdum balkonda iskemleye. 
Havada çıt yok. 
Karanlık bembeyaz. 
Uykudayım sanki. 
Sanki çok sevdiğim bir insan 
korkarak beni uyandırmaktan 
yumuşacık dolaşıyor etrafımda. 
Üşümüyordum. 
Kederim duruluyor 
berraklaşıyor. 
Odanın camlı kapısından balkona vuran ışık 
sıcak bir kumaş gibiydi üstünde dizlerimin. 
Ben rehavetli bir mahzunluk içinde 
acayip şeyler düşünüyordum : 
Feneryolu’ndaki çınar 
150 yaşındaymış. 
Ömrü bir gün süren böcekler. 
Gün gelecek 
insanlar çok uzun 
çok bahtiyar yaşayacaklar. 
İnsanın yüreği ve kafası var… 
İnsanın elleri… 
İnsan? 
Ne zamanki, 
nerdeki, 
hangi sınıftan? 
Onların insanları, 
bizim insanlarımız. 
Ve her şeye rağmen 
yeni bir dünya için yapılan kavga. 
Sonra sen 
ben 
bir kırık küvet 
ve benim 
kendime karşı duyduğum merhamet… 
Kar durdu. 
Sökmek üzre şafak. 
Utanarak 
odaya döndüm. 
O anda uyansaydın 
sarılıp boynuna… 
Uyanmadın. 
Evet, 
çok şükür nezle bile değilim. 
Şimdi? 
Zaman zaman hatırlayıp 
zaman zaman unutacağım. 
Yine yan yana yaşayacağız 
beni sevdiğine emin olarak. 
4 –
Altı ay kadar geçti aradan. 
Bir gece karı koca denizden dönüyorlardı. 
Gökte yıldızlar, ağaçlarda yaz meyveleri vardı. 
Fahire birdenbire durdu 
baktı muhabbetle kocasının gözlerine 
ve suratına tükürür gibi bir tokat vurdu. 

16.08.1940

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.