ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Terzi Serap | Mustafa Söylemez

01.06.2020
18.727
A+
A-
Terzi Serap | Mustafa Söylemez

Telefon uzun süre çaldı. Ali Ünsan yerinde kirmen gibi yüz seksen derece döndü. Telefona mesaj sesi gelince aldı, baktı. Bu aylardır kendisini oyalayan Terzi Serap’tı. Neden aramıştı. Hayret etti. Bu saatte hiç aramazdı. Ne olmuştu? Zaten oldukça gizemli, çözülmesi zor bir kadındı. Bitmez tükenmez sorunları olduğu gibi, fırsat buldukça yeni sorunları üretmek de üstüne yoktu. Üç kez aramıştı. Bu kez kendisi dönüş yaptı. Terzi Serap karşısındaydı.
     ‘’Köprüyü geçtim. Minibüsteyim. Minibüsçü kitabını gösterinde seni tanıdı, evini biliyor. Hemen, çabucak aşağı in; beni karşıla!’’ Sesi tatlı sertti. Emir ve talimatlar büyük yerden gelmişti. Oldukça şaşırdı, bu sürprize inanamadı.
      ‘’Gerçekten mi, dün geleceğini neden haber vermedin? Sana hazırlıklar yapardım. Özel yemek hazırlardım.’’Kadın gülümsedi ve telefonu kapattı.
      Ortalığı hızla kısmen toparladı. Aşağıya inmeyi düşünmedi. Kitaplarını köşelere istif etti. Üzerine hızla bir tişört giydi. Ocağa çay suyu koydu. Sabah henüz erkendi, öyle ya özel konuk kahvaltı isteyebilirdi. Belki de yine kendisine espri yapmış, gelmeyecekti. Evin üç yanını çevreleyen ve anayolu bütünlüğüyle gören evinin balkonunu turladı. Üç araç geçti. Ne Serap çıktı, ne de başka bir kadın?
        Mutfağa hızla gitti. Kaynayan çayı demledi. Üzerini örttü. Demliğin hülbüğüne kâğıt tıpa yaptı ve yerleştirdi.
        Yeniden balkona çıktı. Terzi Serap durakta inmiş yürüyor, kimseye sormadan evine geliyordu. Üçüncü katta çıkmakta olan Terzi Serap kapıyı açık görünce sevindi.
       ‘’Beni kapıda karşılaman ne kadar da çok güzelmiş. Hiç olmazsa kapını çaldırıp, kapında beni hiç bekletmedin.’’
       Elinde iki poşet olan Terzi Serap, onları nereye koyacağını bir an için bilemedi. Evindeymişçesine içeri yürüdü. Ali Ünsan sarıldı, özlemle boynunu, dudaklarını, gerdanını defalarca öptü. Terzi Serap ‘’Terledim şu terimi yıkayım,’’ diye koşarcasına lavaboya gitti. Onu izleyen Ali Ünsan hemen temiz bir havlu verdi. Yüzünü kurulayan Terzi Serap dosdoğru yatak odasına girdi.
       ‘’Burası neden bu kadar dağınık, neden hiç toparlamıyorsun?’’ Yeniden oturma odasına yönelen Terzi Serap’ı kucaklayan Ali Ünsan onun çok beğendiği sırtını öpmeye başladı. Kadın baldırına değen sert organı avuçladı, elinde sıktı.
       ‘’Ne kadar da sertmiş. Beni şaşırttın.’’
       ‘’Beraber olacak mıyız, sevgilim.’’Dedi, büyük yazar.
       ‘’Bunu sonra düşünürüz.’’
       ‘’Aşkım sonrası olamaz, bu boşalırsa bir daha beraber olamayız.’’ deyince kadın küçük odada soyunmaya başladı.
       ‘’Canın yanarsa söyle aşkım.’’
       ‘’Uzun zamandır, kimseyle beraber olmadım. Çok daralmış.’’ Kadın bir ara kaçınmak ister gibi yaptı.
       ‘’Ne oldu? Hamile kalmaktan mı korkuyorsun?’’
       ‘’Hayır, ben bağlıyım, gebe kalamam. Öyle bir korkum yok.’’ Kadın ona birkaç hediye getirmişti. Birisi Kula İncirinden yapılmış özel bir incir reçeliydi. Karides salatası, kokoreç ve el yapımı bazlama, bir boy havlusu, bir de tişört getirmişti. Kadın zaten çok da zengin değildi. Daha ne getirebilirdi ki?
        Kadın masada hazır Vakıflı Vermutu’na buz parçaları koydu. Demek ki içecekti.
        Benim bir porselen biblomu yaptığı söylemiştin. Onun fotosunu atmıştın. Bunun üzerine adamla birlikte bir kat daha yüksek çatı katına çıktılar. Terzi Serap çatı katı ana kapısında güzel bir manken pozu verdi. Fotoyu aşağıdan merdivenlerden çeken Ali Ünsan onu uçmakta olan bir melek gibi göstermeyi başardı. Ali Ünsan bu pozlardan yirmi kadar çekti. Arka fonda Akdeniz, kimi kez de Amanoslar olmak üzere yüze yakın fotoğraflar çekildi. Ali Ünsan yerli ve yabancı para desteleri olan kasasını açtı. Küçücük ceviz ağacı kutusundan bibloyu çıkardı. Terzi Serap bu bibloyu görünce çok sevindi. Birbirlerine sarılmış bir durumda yeniden alt kata indiler. Terzi Serap bibloyu masaya koydu. Şelfi çekti. Adam kadına sarıldı. Kadın dudaklarıyla onun dudaklarını ağzına doldurmaya çalıştı. Sonra kadın adamın dilini emmeye başladı. Kadın birden ellerini adama uzattığında şaşırtıcı sertliğini gördü. Birlikte birbirlerine özlemle sarılmış olarak bu sefer büyük odaya gittiler.       
         Kadın kısa sürede iş biter diye düşünmekteyken hiç de öyle olmadı. Ali Ünsan ustaydı ve usta kazanmıştı. Kadıncağız baygın bir durumda yatağa yığıldı.
           Kahvelerini içtiler. Terzi Serap fallarda bakıldıktan sonra:
          ‘’Ben on dakikalığına gelmiştim. Beş saat olmuş. Taksi çağır da gideyim.’’ Ali Ünsan yukarı çıktı. Kasasından iki bin dolar aldı. Aşağı indi. Terzi Serap ayağa kalkmıştı, sanki boyu bir karış uzamış gibiydi. Ali Ünsan kadının giydiği şalvarın cebine parayı koymak istedi. Eli Terzi Serap’ın çıplak etine değildi. Kadın parayı aldı, masanın üzerine koydu.
          ‘’Sevgilim şimdi bu paranı alamam. Evlilik konusunda en az bir ay düşünmemiz, farklılıklarımıza alışacağımız bir iklim oluşturmamız gerek. Anlaşamadığımız halde de sana borçlu kalmak istemem. Beni iyi hatırlaman gerektiği gibi, ben zaten özünde iyi ve dürüstüm. Bana hediye ettiğin şu porselen biblo benim için insan ömrü kadar anlamlıdır.’’ Kadın kapıdan çıktı, bir daha öpüştüler, araba gelmişti. Terzi Serap gittikten sonra Ali Ünsan’a bir hüzün çöktü.
          Masa üzerinde bir kavanoz Kula İnciri reçeli kendisine sıcak bakmaktaydı. İyi bir soğuk banyo yaptı. Kurulandı, her zaman ki yerine oturdu. Sonra kavanozu güçlükle açtı. Üç tane yedi.       Geri kalanını dolaba koymak için, tabağa boşalttığında alt kısmında dürülmüş bükümlü bir mektup çıktı.
        ‘’Benim bu mektubumu bulduğunda Kula İncirlerinden yemiş olmalısın. Bu kavanozu çok istiyordun. Kızıma bu kavanozu senin doğum gününde teslim almanı sağlamasını istemiştim. Tek bir incir yemiş olsan bile en geç dört dakikalık ömrün kalmış demektir. Benim kemiklerim, bu yazıyı okuduğun zamanlarda toprağın altında, etlerim ise mezar böcekleri tarafından tüketilmiş olacak. Ben kızımın katil olmasını önlemek için intihar ettim. Kendim katil olsaydım. Kızım toplumda utanç içinde yaşayacaktı.’’
         Ali Ünsan bağırıp çağırmaya başladı. Duyulmamış küfürler etti. Acil ambülâns istedi. Hastane kapısı önünde ömrü bitti, son soluğunu verdi. Artık kimse ona bir şey soramayacaktı.

Mustafa Söylemez
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.