ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Günün Kitabı -Yalancı Tanıklar Kahvesi / Abidin Parıltı

03.04.2019
2.444
A+
A-
Günün Kitabı -Yalancı Tanıklar Kahvesi / Abidin Parıltı
Vedat Türkali büyük yazardı, çok büyük yazar…

Yalancı Tanıklar Kahvesi, Vedat Türkali’nin yeni romanı. Doksanında bir bilge Vedat Türkali. Son derece berrak bir zihinle yazılmış bu romanda 1980 öncesi Türkiye toplumunun karmaşası içinde var olmaya çalışan, bu ülkede bir şeylerin muhakkak değiştirilebileceği umudunu taşıyan gençlerin yeni bir dünya özlemini anlatıyor. Romanın başat karakteri Muhsin zengin bir ailenin daha doğrusu bir ağanın oğlu olmasına rağmen başlangıçta ailesini ve servetini reddeden bir yapıya sahip. Bu serveti devrim uğruna harcamayı düşünüyor. Bu yüzden sık sık arkadaşlarına ve yoldaşlarına yardım ediyor. Sık sık âşık oluyor, tam olarak devrim hareketinin içinde bir türlü yer alamıyor, kendini oluşturmak için çaba harcıyor. 
Muhsin ve Salih iki ayrılmaz dost olmalarına rağmen zıt iki karakterler. Salih devrim düşüncesini pratiğe döken ve sonunda bu uğurda canını veren birisi, Muhsin ise hep düşünen ama yapamayan ve çelişkileri içinde kıvranıp duran biri. Muhsin’in tutkun olduğu Reyhan ise etliye sütlüye bulaşmayan, aşkını ve anını bütün dürüstlüğüyle yaşayan bir karakter… Türkali bu roman boyunca 1980 öncesi sol hareketleri de sorguluyor, dine uzak kalındığını, dolayısıyla toplumla bir türlü uzlaşılamayıp, toplumla empati kurulamadığını vurguluyor. Romanın karakterlerinden birinin ağzından söylersek “inançlarımıza bağlı kalalım derken, bellediklerimize bağlı kaldık” deniyor. Bu manada Türkali 1980 öncesi hareketleri yeniden sorgulamanın ve yanlışları bulmanın önemine dikkat çekiyor. 
Romandaki neredeyse bütün karakterler bütün iyi niyetleriyle davalarına sahip çıkmanın peşindeler. İnançları uğruna ölümü göze alıyorlar. Sadece temel karakter Muhsin bir türlü cesaretini toplayıp onların arasında tam olarak yer alamıyor. Hep kıyıda duruyor. Bu yüzden romanın bir yerinde korkaklığına vurgu yapıyor. Korkak olduğu için yaşamaya devam ettiğini düşünüyor. Türkali, Yalancı Tanıklar Kahvesi romanında toplum içinde bir türlü barınamayan, kendine tam olarak bir yol çizemeyen, sık sık çelişkiler yaşayan bir karakterin üzerinden kökleri günümüze kadar gelen ve çokça her dönem tartışılan siyasal gelişmeler, sağ-sol çatışmaları, şeriat-laik uzlaşmazlığı, Kürt sorunu ve Alevi sorununa değiniyor. Biz de doksanında bilge bir çınar olan ustamız Vedat Türkali’yle konuştuk.

Yalancı Tanıklar Kahvesi’nde, Türkiye’nin hiç bitmeyen sancılarını anlatırken bir karaktere odaklanıyorsunuz. Bu karakter üzerinden bir yandan dönemi analiz edip, sorular sordururken bir yandan Muhsin’in ciddi dönüşümlerine şahitlik ediyoruz. Bu anlamda romanınızı psikolojik yönü ağır basan bir karakter romanı olarak değerlendirmek mümkün mü?
Roman, ‘tiplerden’ ‘tipik karakterler’ yaratma uğraşıdır. O çaba, alınan kişinin ‘psikolojik’ boyutlarını doğru yansıtmayı gerektirir. Kişinin, içinde var olma savaşı yürüttüğü toplumdaki konumu, yaşam biçimi dosdoğru yansıtılmadan ‘tipik karakter’ oluşmaz. Toplumun önemli bir tarihsel aşamasındaki insanlarımızı anlatmaya çalıştım. Başarabilmişsem, dediklerim doğru anlaşılabilmişse, isteyen istediğini söyler!

Romanın daha ilk sayfalarından itibaren karakterlerden biri şöyle diyor: “Biz bir şeyi hep yanlış yaptık bu ülkede.” Bu roman biraz da bu yanlışları anlatmak, sol üzerine bilinen düşünceleri yıkıp yeni sorular sordurmak adına mı yazıldı?
Yalnız ‘sol’ değil, ‘sol-sağ’, ülkede yaşayan herkesin, özellikle emekçilerin safında olanların, bugünkü ‘globalist’ çöküşü yaşayan dünyadaki konumumuzu da doğru saptayabilmek için bu soruları ciddi biçimde sormaları gerekir.

Romanlarınızda dikkati çeken önemli unsurlardan biri savaş da olsa, darbe ortamlarını hazırlayan çatışmalar da olsa kişilerinizin gündelik yaşamları bütün zorluklara rağmen devam ediyor. Örneğin Muhsin, bütün sıkışmışlığına rağmen aşktan vazgeçmiyor. Bir yandan devrim umudu sürerken bir yandan aşkı arıyor. Ancak devrim umutları darbeyle sonlanırken o geleneklere uyup kasabasında evlenme kararı alıyor. Burada aslında umudun hâlâ diri olduğunu mu söylüyorsunuz?
Söylemek istediklerimi romanımda söyledim. Söz roman kişilerinde artık. Okuyucu onları sorgulamalıdır. Onlar neyi, niçin yaptıklarını anlatamamışlarsa ben ne diyeyim!

Muhsin, ortada bunca sorun varken aşkla uğraşılır mı diyor. Ama her defasında çareyi aşka sığınmakta buluyor. Belki de bu tespit romanın önermesini de oluşturuyor. İnsanın belki de en çok böylesi zamanlarda aşka ihtiyacı oluyor. Ne dersiniz? 
Benim ne diyeceğim değil, romanın ne dediği önemli… Aşk herkesin temel gereksinimidir. Bu soygun, sömürü düzeninde, milyonlara kişi açlık düzeyinde kıvranırken aşk da çamurlara bulanır. Emekçi yığınların kurtuluşu için kavgaya girmiş devrimciler, güç günlerin ağır koşullarında, gerekti mi bireysel tutkuların çekiciliğine direnebilmek gücünü korumaya çalışırlar. Bir özveridir bu; önemli bir çelişkidir… Bu sınavı yitirmemek için önlemler arayışında Muhsin de.

Bütün roman boyunca dikkati çeken diğer iki unsur ise yalan ve paranoya. Hem toplumsal ilişkilerde hem de duygusal ilişkilerde derin bir paranoya söz konusu. Bu paranoya olma hali dönemin ruhuyla doğrudan ilişkili sanırım. 
Toplumumuz, tarihsel yapısından gelen ‘paranoya’ olgusuna elverişli bir yapı taşıyor. ‘Bütün romana egemen’ bir paranoya yargısı asıl anlatılanı gözden kaçırmak olmaz mı? Kişilerdeki kaygıları, tedirginlikleri, sırasında kuruntuları işlemek gerçeği yansıtmak için kaçınılmaz yöntem. Kara baskılı bir toplumda bireyin çektiği çiledir bu. Romanda o durumu yaratan yapı tartışılıyor. Okuyucu bu tartışmaya bilinçlice katılırsa romanı mutlu etmiş olur!

Romanda din olgusu başat bir özellik taşıyor. Bu olguyu işlediğinizde Dr. Hikmet Kıvılcımlı’ya çokça başvuruyor ve onun sol hareketler içinde dini ele alan tek düşünür olduğunu vurguluyorsunuz? Din konusunda Kıvılcımlı’nın diğer sol hareketlerden farklı olan düşünceleri neydi?
Bu konuyu konuşmak böyle bir söyleşiyi çok aşar. Bunlarla ilgili çok yazdım; konuştum da. İlgilenenler Kıvılcımlı’nın yeniden yayımlanmaya başlayan kitaplarını okusunlar. TKP tarihi için de Güven romanını salık veririm. Biz Doktor Kıvılcımlı’ya çok şey borçluyuz. ‘Din sorunu’ da, temel doğrulara dayalı biçimde tüm romanda tartışmaya açılıyor.

Doksan yaşındasınız. Ama romanınız hayranlık uyandıracak bir şekilde oldukça diri ve berrak bir zihinle yazılmış. Nasıl yazıyorsunuz? Nasıl çalışıyor ve hikâyenizi nasıl kuruyorsunuz? Size yardımcı olan birileri var mı? 
Gövde sağlığım açısından ‘oldukça’ iyi durumdayım. Kafamdan bir yakınmam yok; yakınlarımın da bir uyarısı olmuyor. Kafamın ‘oldukça diri’ olduğu konusundaki incelikli değinmeniz için ‘sağ olun’ diyerek soruyu kapatıyorum! Beni değil, romanı konuşuyoruz. Çalışmalarımda baş yardımcım Sebahat Özdemir. Gereğinde dostlarıma da baş vururum.

YALANCI TANIKLAR KAHVESİ
Vedat Türkali
Turkuvaz Yayınları 
2009 
407 sayfa 
18 TL.

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.