Ekmek | Erhan Tığlı
Belli başlı bir gıdamız olan
ekmek günlük hayatta çok geçer. “Bir dilim ekmek, biraz da peynir/Aman efendim,
ne güzel yenir” deriz. Ekmek paramızı kazanmak
için var gücümüzle çalışırız. Mehmet Akif Ersoy, “Kim kazanmazsa bir ekmek
parası/Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası” diyor. Halk arasında ekmekli
sözler, deyimler pek boldur. Gençlere, “Senin adam alman için kırk fırın ekmek
yemen lazım” deriz. Tedbirsiz kişilere, kimseye güvenilmemesi gerektiğini
anlatmak için “Güvenme dayına, ekmek al yanına” öğüdünü veririz. Para
kazanmanın zorluğunu, “Ekmek aslanın ağzında” diye belirtiriz. Ekmek parası
kazanmanın zorluğunu “ekmeği taştan çıkarmak” deyimiyle vurgularız…
Bir gazete haberine göre,
Türkiye’de yılda ortalama iki milyar 280 milyon ekmek israf ediliyor, bunun
ekonomik maliyeti ise yılsa iki milyar lirayı aşıyor. Ekmek israfının bir
yıllık maliyetiyle 387 bin öğrenciye 12 ay boyunca aylık 280 TL burs vermek,
yüz yataklı 63 hastane, 16 derslikli 394 okul, 3000 öğrenci kapasiteli 217 yurt
yapmak mümkün…
Yiyeceğinden fazla ekmek alıp
çöpe atanlara, ekmek bayatlayınca peksimet, tirit, papara olarak
değerlendirmeyerek taze ekmek arayanlara duyurulur.
Yoksulların umutlarını
kesmemeleri “Ümit fakirin ekmeği/Ye Mehmet ye/Ye Mehmet ye!” dizeleriyle dile
getirilmiştir. Yoksul denince aklıma şu dizeler geldi:
“Zenginin yolu asfalt
Yoksulun yolu çamur
Zenginin ekmeği pişkin
Yoksulun ekmeği hamur”
Adamın biri açlığını şöyle dile
getirmiş; “Karnımın açlığı dünden/Bir ekmek olsa yerdim altı okka undan!”
Eskiden ev ekmeği ve çarşıdan
alınan Pazar ekmeği vardı. Şimdi ekmek çeşitleri çoğaldı: Çavdarlı ekmek, Alman
ekmeği, Trabzon ekmeği, tam buğdaylı ekmek, çok tahıllı ekmek, ruşemli ekmek,
Kastamonu ekmeği, tost ekmeği…
Yoksul çocuklar genellikle
ekmekle beslenirler, yemeği ekmekle yerler, yemeğin suyuna ekmek banarlar,
çorbanın, sütün içine ekmek doğrarlar, ekmeğin üstüne yoğurt, bal, pekmez, yağ
sürüverir anneleri. Bu konuda şöyle bir fıkra var: Annesi tarlada çalışırken
çocuğunun önüne sütle ekmek koyuvermiş. Annesi görmeden bir yılan gelip sütü
içmeye başlamış. Bir gürültü duyup bakan anne bir de ne görsün! Sütü ekmekle
içmeye alışmış çocuk kaşığını yılanın başına vurup “Ekmekle ye! Ekmekle ye!”
diye bağırıyormuş!
Günümüzde ekmek israfı var; oysa
eskiden ekmeğin bir kırığı bile ziyan edilmez, bayat ekmeklerden papara, tirit,
peksimet yapılırdı…
Bazı kişiler sevgiden,
güzelliklerden anlamazlar. Akılları fikirleri para kazanmaktadır. Neyzen Tevfik
böyle kişileri bir şiirinde bakın nasıl taşlıyor:
Düşeli derdi firakınla sevdaya
meye
“Müptelayım deliyim sinmişim
esrarı neye
Feleğin kahpe başında paralansın
parası
Ben güzel sevmeye geldim, değil
ekmek yemeye”