ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Damla Karakuş’un, Ayşe Kulin ile söyleşisi

17.03.2020
1.608
A+
A-
Damla Karakuş’un, Ayşe Kulin ile söyleşisi

Ayşe Kulin, Damla Karakuş’a Her Yerde Kan Var kitabı üzerinden yazarlığını anlattı…

DİKENLİ YOLLARDAN GEÇTİM DESEM YALAN OLMAZ

– Ayşe Kulin, ulaşılandan öte kendini nasıl anlatır? Kendi gözünden Ayşe Kulin kimdir?

Ayşe Kulin, aslında kendini anlatmaktan pek hoşlanmaz; ama illa da Ayşe Kulin kimdir diye ısrar ediyorsanız, dört çocuklu, sekiz torunlu, yegâne marifeti yazmak, isteği de yazdığını okutabilmek olan ve hayat yolunun sonuna yaklaşmış sıradan bir kadındır.

– İlk günden bugüne, yazım hayatınıza şöyle bir mercek tutalım mı? Ayşe Kulin, edebiyat yaşamında nasıl yollardan geçti?

Dikenli yollardan geçti desem yalan olmaz. Kendini okul yıllarından tanıyan edebiyat öğretmenlerinin ve sınıf arkadaşlarının onun yazar olmasını beklemelerine ve ciddi şekilde yazmaya yirmili yaşlarında başlamış olmasına rağmen, yayıncı kapısından kırklı yaşlarından önce bir türlü geçememiş, kitabını yayınlattıktan sonra da, ne olur ne olmaz korkusuyla herhalde, durmaksızın yazmıştır.

– Kendinizi sık sık eleştirir misiniz? Bir okur olup mesela, kendinize uzaktan bakıp yazdıklarınızı irdeler misiniz?

Kendimi elbette eleştiririm, yayınevi editörlerinin ikazlarını da her zaman dikkate alırım.

– Bir yazar adayı böyle mi olmalı sizce?

Sadece yazar adayları değil, üne ulaşmış yazarlar da böyle yapmalı, çünkü akıl akıldan üstündür.

HER BİR KARAKTERİ KENDİ İÇ SESİ İLE YAZMAYI TERCİH ETTİM

– Bir yazma rutininiz var mı? Ayşe Kulin’in yazma ortamı nasıl olmalı?

Hayatımın akışı belli bir rutinde yazmamı engelliyorsa da bir kitaba başladıktan sonra, her yerde ve her durumda yazarım. En sık yazdığım yer mutfaktaki masa, çünkü çalışma odamda yazarsam, pişmekte olan yemekleri yakıyorum. Küçük boy bilgisayarım benimle her yere gelir, çeşitli bekleme salonlarında, uçakta, vapurda, otobüste ve berberde yazarım. Uykum kaçtığında veya erken uyandığımda yatağımın içinde de yazarım. Keskin sessizlikler de aramam, çünkü yazmaya başladığımda ben kendi iç dünyama kapanabiliyorum.

– Bir kitabı yazım süreciniz nasıl ilerler? Karakterlerin oluşumu, kurgu vs. Her şey matematikle mi ilerlemeli, yoksa ilk cümlenin sihrine mi inanırsınız?

Yazma sürecim, ailemin ya da çok yakın birkaç arkadaşımın sorunları araya girmez ise, süratli ilerler. İlk ve son cümleler en zor yazılanlardır; fakat aradaki bölümler su gibi akar. Şemayı ancak biyografi yazıyorsam yaparım, çünkü gerçek insanlara dair yazdıklarımın başı sonu bellidir ve ben bir yazım sıralaması yapmışımdır. Kurguya dayalı öykü ve romanlarımda kendimi kalemin akışına bırakıyorum.

– Örneğin son romanınız Her Yerde Kan Var, Osmanlı’nın son dönemine bir bakış. Yazım süreciniz nasıldı?

“Her Yerde Kan Var”, çok sayıda kitaba dayanarak yazıldı. Her bir bölüm için beş altı kitap okudumsa da, hikâyeyi tarihî bilgiyle kurutmamak için, duygusallığı ön plana çıkardım ve işte bu yüzden her bir karakteri kendi iç sesiyle yazmayı tercih ettim.

BU ROMANIN YAZILIŞI TAMAMEN TESADÜFTÜR

– Her Yerde Kan Var’da, Osmanlı sarayının kapılarını aralıyorsunuz. Oralarda edebi bir yaklaşımla gezinmek size neler hissettirdi? Sizi, 32. Osmanlı padişahı Abdülaziz’i yazmaya iten neydi?

Bu romanın yazılışı tamamen tesadüftür. Allen Palmer’ın, “Osmanlı İmparatorluğunun Gerileyiş ve Çöküş Tarihi” adlı kitabında Abdülaziz’in tahtından indirilmesini ve şaibeli intiharını okuyunca, bu hazin olayı romanlaştırmak istedim. İslam adına fetva veren, çok güvenilir şahıslar olması gereken şeyhülislamların dahi kendi menfaatleri söz konusu olduğunda siyasete nasıl alet olabildikleri ve güçlü bir padişahın dahi kaderin oyuncağı haline gelmesi, bence çok dramatikti. ‘Hayatta kimse ne oldum dememeli, ne olacağım demeli’ atasözünün adeta içi doldurulmuş haliydi. Yazmasam olmazdı.

– Yazdığınız için aslında bir intikam diyebilir miyiz? Böyle zor duyguların anlatımında rotanızı nasıl çiziyorsunuz? İntikam yazmak için bu duygu durumuna nasıl hazırlandınız örneğin?

Yok, yazdığım bir intikam romanı değil, sadece tarihten bir yaprak. Sultan Abdülaziz’i darbe ile indirenlerin intikamı romanın sonunda Çerkez Hasan tarafından alınıyor evet; ama ben kitabımı sadece ibret alınması için yazdım.

– Abdülaziz’in cinayet kokan intiharını anlatıyorsunuz. Size durumun cinayet olduğunu düşündüren nedir?

Benim kesinlikle gerçeklere dayanan kurgumun içinde, okuru yönlendirmem bu olayın bir cinayet olduğundan yana. Çünkü olayların sıralanışında, Sultanın öldüğü gece sarayda kalmak üzere içeri sokulan pehlivanlar ve onlara ödenen yüksek meblağlar var. Yine de, ne tarihçiler ne de ben Abdülaziz’in ölümünün bir intihar olmadığına yüzde yüz emin değiliz. Bir yüce Padişahın tahttan alındığı gün aşağılanması, itilip kakılması, Abdülaziz gibi gurur eşiği yüksek bir Sultanı hayata küstürecek kadar çok müteessir etmiştir diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

FÜREYA, BENİM VİRGÜLÜNÜ DAHİ DEĞİŞTİRMEYECEĞİM TEK KİTABIMDIR

– Romanda Abdülaziz’in ablası Adile Sultan dikkat çeken bir karakter. Bugüne dek pek çok kez yazıldı. Siz onu nasıl tanımlıyorsunuz?

Adile Sultan temiz ahlaklı, dürüst, başı dik, çok iyi bir eğitimden geçmiş, saray kadınları arasında tek divan sahibi, kişilikli, erkek kardeşlerinin ve devlet ricalinin dahi hürmette kusur etmediği muhteşem bir kadınmış.  Bu gün yaşamış olsa, onun için Atatürk’ün hayalini kurduğu ideal Cumhuriyet kadını derdim.

– Biyografi türünde önemli eserler verdiniz. Türkiye’de biyografi denince akla gelen özel isimlerdensiniz. Tür olarak biyografiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Benim öykü, roman biyografi hatta anı, masal ve şiir türlerinde sayısı otuzu aşkın basılmış eserim var. Bunların içinde sadece üç buçuk adeti biyografidir; ama nedense adım biyografi yazarı diye yayıldı. Hayatlarını kaleme aldığım üç kadın, Aylin, Füreya ve Türkan Saylan dünya yüzünde ender bulunan nitelikte, çok güçlü, çok özel ve renkli kadınlar olduklarından dolayı, herhalde.

– Diğer roman türleri bir yana, biyografi türünde eserler vermek, yazım hayatınıza ne gibi katkılar sağladı? Size o ilk biyografiyi yazdıran neydi? Ve siz hangi türde yazmayı daha çok sevdiniz?

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı Gunun-Kitabi-Adi-Aylin-Ayse-Kulin-Kitap_201805-17144122_535490_4-1.jpg

Bana ilk biyografimi yazdıran, çocukluk ve okul arkadaşım Aylin’in zamansız ve esrarengiz ölümüydü. Sonrasında Osmanlı’nın son yıllarına, işgal altındaki İstanbul’a ve yepyeni bir devletin doğuşuna tanıklık eden Füreya’nın muhteşem hayatını yazdım. Küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti gibi, küllerinden doğan bir Cumhuriyet kadını, bir sanatçıydı. Füreya, benim virgülünü dahi değiştirmeyeceğim tek kitabımdır. Ama beni en etkileyen hatta kişiliğimi dönüştüren biyografiyi soruyorsanız, kesinlikle Türkan Tek ve Tek Başına, derim. Ben Türkan Saylan’ı tanımakla, insaniyet konusunda ihtisas yapmaya başladım sanki. Türkan Saylan’ın adının önüne veya arkasına herhangi bir unvan koymayı da gereksiz buluyorum, çünkü benim gözümde hiçbir unvanın itibarına ihtiyaç duymaksızın, insanlık mertebesinin en yüksek noktasında duran kişidir, Türkan Saylan. Sorunuzu tamamlayayım, ben kalemimi ve hayal gücümü kısıtlayan biyografi yazarlığına, kurgu roman üretmeyi çok daha tercih ediyorum. Biraz da bu yüzden, biyografilerim biri yüz sayfayı aşmayan Bir Tatlı Huzur olmak üzere, dört sayısı ile sınırlı kaldı.

BEN DÜNYAMIZA YAZAR OLMAK İÇİN GÖNDERİLDİĞİMİ DÜŞÜNÜYORUM

– Öyküler, romanlar, çocuk kitabı, çizgi roman… Ne çok eser verdiniz. Yazmanın size verdiği hazzı nasıl anlatırsınız?

Şöyle demek duygularıma tercüman olur mu acaba? Eğer her birimizin bu dünyada bir varoluş nedeni var ise, ben dünyamıza yazar olmak için gönderildiğimi düşünüyorum.

– Ayşe Kulin çok okunuyor. Peki Ayşe Kulin kimleri okuyor? Yazar adaylarına hangi kitapları okumalarını önerirsiniz?

Yazarlar arasından seçim yapmak kolay değil. Yazar adayları da haftalık kitap eklerini veya edebiyat dergilerini takip ederek ilgi alanlarına giren yazarları kendileri seçmeliler.

Damla Karakuş: Teşekkür ederim.

Ayşe Kulin: Teşekkür ederim.

Kaynak: ensonhaber.com

Damla Karakuş
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.