ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Çocukluğumun Bayramı ve Kırmızı Kunduram / Selma Sayar

15.06.2018
1.219
A+
A-
Çocukluğumun Bayramı ve Kırmızı Kunduram / Selma Sayar

Belleğimde iz bırakmış bu çocukluk hikayem.

 

Yıllar önce…

Farklı dinlerden insanlarla beraber olmanın erincini yaşadığımız yıllardı. Doğduğum yerde yan komşularımız Hıristiyan’dı. Onlar Noel ve Yumurta Bayramlarında bize ikramlarda bulunur, bizimkilerde Ramazan ve  Kurban’da. Bir Ermeni ailesi yaşardı evimizin karşısında. Onların da kendilerine ait gelenekleri vardı. Biraz daha ötede ki komşumuz, ateistti. Uzun süre onun neden dini bayramlarda büyüklerle beraber ibadetlerde yer almadığını anlamamıştım. Bu durumundan dolayı horlandığını, yalnızlaştırıldığını hiç görmedim. Kimsenin ne dinine, ne de diline karışılırdı.

Annem farklılıkların bir zenginlik olduğunu anlatırdı. Okuldaki öğretmelerim de aynı konuya vurgu yapardı.

O zamanlar televizyon lükstü bizler için. Bir iki evde bulunurdu. Biz çocuklar sabah, akşam; hafta içi, hafta sonu komşulara gider doyasıya televizyon izlerdik.

Bayramlar coşkuyla kutlanırdı mesela. Nasıl olmasın ki? Bayram günlerinde harçlık verilir, şeker alınır, bayramlık kılık-kıyafetler dikilirdi. Ama bunu herkes aynı şekilde yaşama şansına sahip değildi.

Ne bayramı olursa olsun iple çekenlerdendim ben. Okulda yapılan törenlerde, şiir okuma, sunum yapma görevi bana düşerdi genelde. Bedenimi ateş basar, yüreğim hızlı hızlı atardı, önce. Plastik ayakkabılarıma bakınca da bedenimin ateşinde eriyip giderdi heyecanım.. Kalabalık içine plastik ayakkabılarla çıkacağım için, içten içe hayıflanır, utanır, sıkılırdım.

Her yıl kutlanan bayramlarda benzer bir manzara yaşanır ve kunduram yok diye aynı hüznü yaşardım içimde. Yaşadığım hüzün büyüdü, büyüdü bayramlarda. Sadece alınamayan kunduraya değildi artık duyduğum özlem…

Eskisi gibi komşulara gidip televizyon izleyemez olduk. Selam verilirken, alınırken sadece başlar sallanır olmuştu. Eskisi gibi sarılmıyordu büyükler birbirine. Anneme bu tuhaflığı her soruşumda kaçamak yanıtlar alıyor, onun içten içe üzüldüğünü görebiliyordum.

Benzer bir durumu okulda da yaşar olduk. Daha önce yedikleri içtikleri bir olan öğretmenlerim ayrı yerlerde oturur oldu. Arada sırada sağcı solcu lafları geçse de hararetli tartışmalarında; bu lafların ne anlama geldiğini anlayamıyordum.

Kundura özlemime, değişik özlemler katılıyordu. Bir şeyler değişiyordu…

O yıl yani ilkokulun son sınıfındayken bir mucize gerçekleşti: Babam bana kırmızı bir kundura aldı. Bendeki bayram coşkusu görülmeye değerdi. Öğretmenlerimin verdiği görevi canla başla ezberlemeye çalışıyordum. Dile kolay o yıla kadar önlüğümün altına giydirilen eşofman altlığıyla kapatmaya çalışıyordum plastik ayakkabımı. O sene ise göğsümü gere gere yürümüş, ayakkabılarımı göstere göstere gezmiştim. Hatta kundurama bir şey olmasın diye, temiz bir bezle sildikten sonra yatağımda saklamıştım her gece.

Bayrama günler kala, ben gözü gibi bakarken o kunduraya, garip şeyler oldu: İnsanlar panik içinde evlerindeki kitapları ya yakıyor ya da toprağa kazıdıkları çukurlara saklıyorlardı. Kimse kimseyle konuşmuyor, sıra kimde korkusu yaşıyor, gecenin bir vaktinde evlerinden alınan büyüklerim dönmüyordu: Onların arasında abiler, ablalar hatta çok sevdiğim öğretmenlerim de vardı.

Bense bayramın gelmesini heyecanla bekliyor. “Vatan Sana Minnettar” şiirini ezberlemeye çalışıyordum.

Korktuğum haber bir sonbahar günü geldi. Şartların elverişsizliği yüzünden süresiz ertelenmişti bayram.

Ne heves kalmıştı, ne de heyecan kursağımda. Dilim damağım kurumuş, konuşamaz olmuştum. Anlamlandıramıyordum bu durumu: Çok değil, daha bir sene öncesine kadar, büyüklü küçüklü herkesin, ellerinde bayraklarla, dillerinde şarkılarla, büyük coşkularla kutladıkları o bayrama ne olmuştu? Ya kırmızı kunduram? Onu giyemeyecek miydim yani? En çok bu dokunuyordu bana. Memlekette kan gövdeyi götürürken, her akşam radyoya dayadığımız başımız, gelen ölüm haberleriyle zonklarken, benim aklım fikrim giyemediğim kunduramdaydı.

Yıllar sonra…

Belleğimde iz bırakmış bu çocukluk  hikayemi anlatırken oğluma, ülkemin bir coğrafyasında, şehirlerin üzerine mermiler yağmur gibi yağıyor; bombalar patlıyor; okula gidemeyen küçük çocukların, bayram sevincini yaşamamış, kırmızı bir kundura giyememiş kan kırmızı bedenleri, toprağa düşüyordu!

 

https://www.youtube.com/watch?v=zVQxD13RCe4&feature=share

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.