ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Bir Deli’nin Mektupları / Bircan Tan Gabriel

05.02.2019
1.291
A+
A-
Bir Deli’nin Mektupları / Bircan Tan Gabriel

DÖNÜP GİDİYORUM SENDEN!

Yola çıktım kuşluk vakti. Şakır şakır yağmur yağıyor. Arkama bakmadan, tek bir söz etmeden dönüp gidiyorum senden. Nefesim bahar nefesi, ellerim Itır kokuyor. Yaşanmışlıklar gece yıldızları gibi sürekli göz kırpıyor bana. “Hooop orada tek bas!” dediğimde dahi sözümü dinletemediğim kafam yedi düvele karşı tıpkı çöpleri eşeleyen uyuz bir köpek oluyor. Hüzün mü? Elbette ki hüzün.

Ah be suskun yüreğim! Sana layık gördüğüm bu sevdam! Zehir zemberek hayatta kalanım! İhtiyarladık, yaşlandıkça huysuz olduk görüyorsun bak. Yine çivin çıktı yine desturlu değilsin yine hiçvediyorsun yine hayal gücümü kafamda geliştirip kalbime istediğin zaman yeniden taşıyorsun. Sıcak, çok sıcak olup beni kavursanda, ateş olup yaksanda, tuz dolu bir çuvala dönüşsende artık korkmuyorum senden. Sen her bir yolu görmeli her bir deliği geçmelisin. Ayhan Aydan sevgilisi Adnan Menderes için tanık oldugu mahkeme kürsüsünde “Onu çok sevdim hakim bey” dedi. Bu yüzden Adnan Menderes asılırken sevgilisine kırık bir kalple ölmedi. Ayhan Aydan sevgisinin bu cesareti benim de kalbimin hep bir iki adım önde gitmesine vesile oluyor.

Mevlana olamadım ki bu bendeki aşkı semah ile anlatabileyim. “Kırmızı zümrütüm biz bir bütündük” diyebileyim. “Arpa tanesine çavdar tanesine onu heba etmeyesin diye deli divane gönlümdeki bu aşkı alıp gidiyorum” diyebileyim. “Sevgisininde kavgasınında dozu yüksek olan bu aşkı, kendi külüyle örtülmüş bu kor’u unutmak mümkün mü” diyebileyim. “Bıcakla kesilmiş bir hayatın acılarını birbirimizin koynunda dindirdik, istesekte hangi Cahide Sonku hangi kraliçe Süreyya doldurabilir bunu” diyebileyim. “Bu bir AŞK! emek verilerek büyütülmüş, şişirmişliği havası olmayan, tortusu efsane olmuş bir zümrüt, bu bizim efsanemiz böyle sürüp gider” diyebileyim… Emile Zola ‘Meyhane’ romanını yazarken masasında duran o çok sevdiği Vin Mariani şarabının kokasıydım. Romandaki maden işçilerinin hayatlarındaki karmaşıklığın çektikleri ciddi sefaletin zulmün cümlesini dökmeye alışık ağzını, şarabı her damağında tattıkça, öperdim. Ahmet Arif kolları arasında gül-beden naz uykusundayken o kral ben kraliçeydim ki; dili dudu olur şiirleşecek cümlelerini kulaklarıma fısıldardı. Tenime değen nefesi dem-i bahâr, parmakları dârçini renk, Muhtar çakmağının ışığı altında parlardı. Şiir dinlerken gözlerimi kapatıp bir çırpıda kırmızı cansız ata binip alafıranga hayatların Belâ günlerine cumbadak dalmam bundan. Şimdi bir daha arkama bakmadan, tek bir söz etmeden dönüp gidiyorum senden.

Giderken açlığa susuzluğa karşı gösterilen metanetleri deneyimlenmiş olarak dönüyorum senden. Hayat karşısında pişmeyi belki bir Bedevi kadar öğrenemedim ama güneşin kızgınlığı altında kum tanesi gibi hayatı deneyimlemiş olarak dönüyorum bu hayata. Sayısız kum fırtınalarına karşı çift sıra kirpikli gözlerim, özel perdelerle donatılmış içi tüylü kulaklarım olmayacak belki. Bak filmlerde hayatın geri dönüşü olabiliyor ama hayatta olmaz. Üstelik bir daha hayatımda bunları yapma fırsatım hiç olmayacak, desemde kendime, dönüp gidiyorum yinede. Çaylak cesareti resmen bu bendeki. Şüphen olamasın! Hafızam güçlü, fırtınalarda yer değiştiren kum tepelerine rağmen tıpkı çöl develeri gibi yolumu şaşırmayacağım. Sesimi, suratımı bir enstrüman gibi kullanabilmeyi beceremedim ama kibir ve hırs gözlerimi kör etmedi, en değerli varlığımı-larımı görebiliyorum. Ben zaten böyleyim, hayata karşı hep amatör..işte bak arkama bakmadan dönüyorum senden.

Derin içgüdülerimi kristalize etmek için içime, iç dünyama dönüyorum. Anlık dışavurum süreçlerimde düşüncemi, eylemlerimi karartan, amacıma ulaşmamı engelleyen iç acım olan öfkeli tanrılarınla artık sen yoksun yanımda. Sadece unuttuğun sevgi dolu şefkat, merhamet, acıma, temkin var bende. Beni ben eden tohum bu. Bakma sen onun siyah rengine, bütünüm. Ruh halim karanlık degil. Hayatın koşturmasına kapılsamda, sabırlı olmayı öğrendim. Zihnimi sakinleştirebiliyorum, içimde beni rahatsız eden sesleri susturmayı biliyorum. Önümde koca bir derya deniz, keşfedilmek üzere beni bekliyor. İçten bir bağlılık ile her an arkasını dönüp gitme isteği arasında gidip gelen kedilerden degilim bugün. İşte arkama bir daha bakmadan dönüyorum senden.

Giderken çalan müzikte acının öyküsü anlatılmıyor artık. Hakkımı değilde asla duygularımı helal etmeyeceğim bir hakım var sende. Evsiz bir dilenci olarak yanıma yaklaşsanda varlığını kabul edecek olan tek sözü dahi söylemeden seni geçip giderim şimdi. Ruhunu şeytana satmışlığına söyleyecek çok şeylerim olur, anlatacaklar bitmez..bu yüzden hep yazılarımın bir yanı eksik kalacak..bitmeyecek.

Avcılara şakır şakır yağmur yağıyor. Bense sana görsel öyküler işliyorum. İşte bak bu Mandalayı çizdim. Bıyıklarımı balta kesmiyor. Başıma buyruk biriyim..esip savuran. Benim sessiz vedam ise; koluma morfini bastığımı gördüm bir an, anlık bir bakıştır. Gök’ün gürlemesi bütün öfkesini üstüme kusmasıdır.

Ah be sevdam! Tıpkı hiçbir yere hapsedilemeyen özgür ruhlu bir çingene gibisin, “uzun yol” senin kaderin. İzzettir şereftir seni ayakta karşılamak!

Bircan Tan Gabriel, 2019-01-07, Bad Doberan

MANDALAART: Bircan Tan Gabriel, 2019-01-07, Bad Doberan

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.