ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Kadınlar Sever Hikâyesi Olan Şeyleri / Erhan Sertbaş

15.07.2017
1.972
A+
A-
Kadınlar Sever Hikâyesi Olan Şeyleri / Erhan Sertbaş

Ya Erkekler?

“İstemeden de olsa yerleştirdiğim yerden önüme düşen kaygıları, ANNEMİN çocukken sarmama izin verdiği yün topu gibi yeniden sarıp, yerine koydum.”

 

Okuma grubumuzun eline bu ay bir öykü kitabı geçti. Erhan Sertbaş’ın kaleme aldığı kitap, Sola Yayınlarından çıkmış: Kadınlar Sever Hikâyesi Olan Şeyleri.

(İnsan ister istemez ya erkekler diyor… Onlar hayatın hikâyesiz yüzlerini mi tercih eder?)

Çoğu durum öyküsü tekniğinde yazılmış 19 kısa hikâye. Yani serim, düğüm, çözüm gibi kesitler varla yok arasında.

İlk sıradaki Büyücüler Meydanı ile  30-40 yıl önceki bir İstanbul semtine gidiyorsunuz. Hatta sokakların parke taşlı olduğu hissine bile kapılabilirsiniz.

Meydanlar bulundukları şehrin kalbi gibidir. Nabız kalp için neyse, adımlar da meydan için odur. Çünkü yürüyen, koşuşan, zıplayan sayısız ayak o meydanların var olma nedenidir. Bir yanıyla da özgürlüktür meydanlar.

Sahaf dükkânı işleten karakterin ağzından, komşusu olan diğer esnafları ve o küçük meydana hayat veren günlük yaşam tarzını görüyoruz. Çemberin etrafındaki en güçlü karakter saat tamircisi.

 

“Müşterileri onun saatler yerine zamanı onardığını söyler.” (sayfa: 8)

 “Saatçi Nihat Abi, çoğu insan anlamasa bile zaman zaman saatleri durdurur, gece uzar gider.” (sayfa: 10)

Çingene Salatası’nda meydandan kalkıp bir ara sokağa sapıyorsunuz. Kapılardan biri açılıyor: İçerde munis bir anne. Canı gibi sevdiği oğluna hayat tüyosu veriyor: Özellikle Çingene Salatası’nı öğrenmesini tavsiye ediyor. “Kadınlar sever hikâyesi olan şeyleri.” diyor.

Öykü bitince aklıma hamburger geldi. Yaprak sarması ile hamburgerin aynı başlık altında sıralanması ve hamburger sektörünün insanoğlunu yakın bir gelecekte yutacak olması ancak kapitalist sistemde mümkün olabilir.

Kardan Adam’da biraz ateşin büyüsü anlatılmış. Bir olguyu en yalın ve kestirme haliyle anlatmak ancak zıddını kullanmakla mümkündür.

“Yükselen her kahkahada ben biraz ölüyorum. Ruhumdan bir parça şöminede yanan odunların alevine karışıp bacadan atıyor kendini.” (sayfa: 19)

“Ruhumun geri kalanını da teslim ettim, uçup gitti şöminenin bacasından. (sayfa: 20)

Ve çok tanıdık bir olay örgüsünün bitmiş hali üzerinden Behice’nin hikâyesi başlıyor: Ölen ablasının yerine 14 yaşında eniştesiyle evlendirmiş olan kadının, yok edilen gençliğini ve hayatını kızlarında yeşertme umudu.

Öykünün kodu hayat sözcüğüne yüklenmiş gibi.

“Hayat, gerçekten de bu sıcak iklimin kavurduğu evlerin soluk alınabilecek yaşayan bir organı gibiydi.” (sayfa 23)

“Hayatın bir köşesindeki mutfağa girdi,” (sayfa 23)

“Hayata yeniden çıktığında yaramaz bir serçe sürüsü çığlıklar atarak karşıladı onu.” (sayfa 23)

“Bir gün hayata çıkmak istediğini söyledi anneme.” (sayfa 27)

“Sol tarafına inen felçle hayatta yığıldı kaldı,” (sayfa 28)

Ayna öyküsünü okurken yine ilk sıradaki öykü geliyor aklınıza. Yazar hep o meydanın etrafında gibi.

Ve işte o gizemli saatçinin kendini anlatan cümlesi: “İskelede günün yorgunu bir kalabalık, ben saatleri biriktiriyorum teneke kutularda.” (sayfa 33)

Bir zamanlar veresiye defteri olan bakkallar vardı. Hesap makineleri yoktu. Parmak hesabı yaparlardı. Çoktan tarihe karıştılar. Sertbaş’ın öykülerindeki o mahallelerde o bakkallar gibi tarihe karışmak üzere. Muhtemelen bizden sonraki nesiller göremeyecek. Bu nedenle de Yazar bir dönemi gelecek kuşaklara anlatarak tarihe küçücük bir not düşmüş oluyor.

Sertbaş’ın meydanda dolaşan delisi de aslında akıllı olup, deli numarası yapan derviş türünden sanki.

“Suçum aynaya bakmak. Nasıl göründüğümden çok ne gördüğümle ilgili. Allah’tan ben bu dünyadan değilim.” (sayfa 37)

Küf öyküsünde kendimize bakış açımıza göndermeler var. Göremediğimiz yanılgılarımız…

Aynadaki çıplak bedenimin korkunçluğuna aldırmadan ruhumun son zerrecikleri bileğimdeki anahtarı çevirip ayrıldılar benden.” (sayfa 41)

 “Düşünsene; aynada kendimize bakarken çoğu zaman göremeyiz içimizden akanları ya da kendimize bakarken köreliriz; eğriliverir bütün duygularımız ayna körü oluruz.” (sayfa 44)

Beyaz zehrin kullanıcıları, satıcıları ve çarpan etkileri sistemdeki çarpıklıklarla birlikte Çocuk ve Saldalyalar’da kaleme alınmış.

“Meydandaki caminin köşesinde boyozcu Sinan var, al bu parayı, benden selam söyle; otuz beşin Fatih dersin, iki boyoz, üç fişek dersen anlar, al da gel hadi koçum.”( Sayfa 49)

Aşkın bir çeşit karantina halinden, ana baba çocuk ilişkilerini kediler üzerinden analiz eden Kedici’ye kadar hepsi özgün olan hikâyelerden sıkılmak mümkün değil.

 “Bu yaşında tüm detayları hafızasında tutacak kadar eksik olan neydi acaba hayatında? 

“Babam kedileri sevmezdi, severdi de yanına yaklaştırmazdı. Hoş bizi de pek yaklaştırmazdı yanına.” (safa 70)

Seni Öldürdüğümü Meleklere Söyleme, Olur mu?

Aklıma yıllar önceki edebiyat öğretmenim Nurdan Hanım geldi. “İsimlere takılmayın, sizi kolayca yanıltabilir” derdi. Evet ama hâlâ isimler beni etkiliyor. Bekle Dedim Gölgeye başlığını görüp de o kitabı karıştırmayacak kaç okuyucu olabilir.

Öyküye dönecek olursak kaybettiği sevgilisi ile planladıkları tren yolculuğunu yalnız gerçekleştiren adamın meleklere uzanma duygusu diyebilir miyiz? Bilmiyorum.

Sonuç olarak Erhan Sertbaş karakter ve kurgu yaratmakta zorlanmıyor. Bu da onun başarılı bir öykücü olduğunu kanıtlıyor. Karşı cinsi şaşırtacak kadar iyi analiz ediyor.

Yazma potansiyeli olan okuyucuya özgün eserlerle kendini hatırlatacak bir edebiyatçı olduğunu düşünüyorum. Elbette en başarılı öykücüler bile kusursuz değildir. Örneğin bazı uzun cümlelerin bölünmüş olmasını arzu ederdim.

Kısa öykü uzun öyküden daha güçlüdür.

Aklımda kalan cümleleri her zamanki gibi defterime not ettim:

“Ben bir köleyim, özgürlüklerimin kölesi.” (Sayfa 115) cümlesi oldu.

“Ben bir mavi olsam / Deniz bulaşsa her yanıma, balık koksam…”

“Eğer korkmazsan hiçbir şeye cesaret edemezsin.” (Sayfa 120)

“İstemeden de olsa yerleştirdiğim yerden önüme düşen kaygıları, annemin çocukken sarmama izin verdiği yün topu gibi yeniden sarıp, yerine koydum.”

“Bana anlattığı her şey onun dünyasında sıradan olaylardı belki ama ben duyduklarımı unutma şansına sahip değildim. Kendi dünyama asla masum olarak dönemeyecektim; onun suç ortağı olmuştum.” (Sayfa 130)

 

Dursaliye Sahan

 

Kaynak: http://www.murekkephaber.com/kadinlar-sever-hik-yesi-olan-seyleri-ya-erkekler/5736/

 

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.